İcad ve Cem-i Ezdadda Büyük Bir Hikmet Var.
Kudret Elinde Şems ve Zerre Birdir
Ey birader-i kalb-hüşyar! Ezdadın cem’indendir tecelli-i iktidar;
lezzet içinde elem, hayrın içinde şerri, hüsnün içinde kubhu,
nef’in içinde darrı, nimet içinde nıkmet, nurun içinde nârı, bilir misin ki sırrı?
Hakaik-ı nisbiye, sübut takarrür etsin, bir şeyde çok şey olsun,
bulsun vücud; görünsün. Sürat-i hareketle bir nokta bir hat olur.
Çevirmenin sürati yapar bir lem’a-i nur, daire-i nuranî.
Hakaik-ı nisbiye vazifesi dünyada daneler sünbül olur.
Kâinatın çamuru, revabıt-ı nizamı, alâik-ı nakşını odur teşkil ediyor.
Ahirette bu nisbî emirler orada hakaik olur.
Hararette meratib, ona olmuştur sebeb-i tahallül-ü burudet.
Hüsündeki derecat kubhun tedahülüdür. Sebeb, illet oluyor.
Ziya zulmete borçlu, lezzet eleme medyun; sıhhat, marazsız olmaz.
Cennet olmazsa belki Cehennem tazib etmez. Zemherirsiz olmuyor.
Ger zemherir olmazsa, o da ihrak edemez.
O Hallâk-ı Lemyezel, halk-ı ezdad içinde hikmetini gösterdi.
Haşmeti etti zuhur. O Kadîr-i Lâyezal, cem-i ezdad içinde iktidarı gösterdi.
Azamet etti zuhur. Madem o kudret-i ilâhî lâzime-i zatî olur
o Zat-ı Ezelîye, hem zarure-i naşie, onda zıddı olamaz,
acz tahallül edemez, onda meratib olamaz; her şeye nisbeti bir;
hiçbir şey ağır olmuyor. O kudretin ziyasına Güneş mişkât olmuştur.
Bu mişkâtın nuruna deniz yüzü ayine,
şebnemlerin gözleri birer mir’at olmuştur.