Küçüklüğümde gördüm ki hasf olmuştu kamer.
Sordum ben validemden. Dedi: “Yılan yutmuştur.”
Dedim: “Neden görünür?” Dedi: “Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur.”
İşte böyle bir mecaz hakikat zannedilmiş.
Medar-ı şems ve kamer tekatu’ noktaları olan re’s ve zenebde
arzın haylûletiyle bir emr-i ilâhiyle münhasif olur kamer.
İki kavs-i mevhume tinnineyn yâdedilmiş,
hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır.
Mübalâğa Zemm-i Zımnîdir
Hangi şeyi vasfetsen olduğu gibi vasfet.
Medhin mübalağası bence zemm-i zımnîdir.
İhsan-ı ilâhîden fazla ihsan, ihsan değildir..
Şöhret Zalimedir
Şöhret bir müstebittir; sahibine mal eder başkasının malını.
Meşhur Hoca Nasreddin letaifi içinde, zekâtı asıl malı..
Rüstem-i Sistanî, onun hayal-i şanı garet etti bir asır mefahir-i İran’ı.
Gasb ve garetle şişti o namdar hayali, hurâfâta karıştı, attı nev-i insanî.
Din İle Hayat Kabil-i Tefrik Olduğunu Zannedenler
Felâkete Sebebtirler
Şu Jöntürkün hatası: Bilmedi o bizdeki din hayatın esası.
Millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti.
Medeniyet; müstemir, müstevli vehmeyledi.
Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi.