Yüzde onu çıkarmış muzahraf bir saadet!
Diğer onu bırakmış beyne beyne bîrahat!
Zalim ekallin olmuş gelen ribh-i ticaret.
Lâkin saadet odur: Külle ola saadet,
lâakal ekseriyete olsa medar-ı necat.
Nev-i beşere rahmet nazil olan şu Kur’an,
ancak kabul ediyor bir tarz-ı medeniyet:
Umuma, ya eksere verirse bir saadet.
Şimdiki tarz-ı hazır, heves serbest olmuştur,
hevâ da hür olmuştur, hayvanî bir hürriyet.
Heves tahakküm eder. Hevâ da müstebittir,
gayr-i zarurî hâcat; havaic-i zarurî hükmüne geçirmiştir, izale etti rahat.
Bedavette bir adam dört şeye muhtaç iken,
medeniyet yüz şeye muhtac, fakir etmiştir.
Sa’y-i helâl, masrafa etmemiştir kifayet.
Onda hile, harama, beşeri sevketmiştir.
Ahlakın esasını şu noktadan bozmuştur.
Cemaate, hem nev’e vermiştir servet, haşmet.
Ferdi, şahsı ahlâksız, hem fakir eylemiştir; bunun şahidi çoktur.
Kurun-u ûlâdaki mecmu-u vahşet ve cinayet, hem gadr ve hem hıyanet;
şu medeniyet-i habise tek bir defada kustu. Midesi de bulanır.
Âlem-i İslâmdaki istinkâf-ı manidar hem de bir câ-yı dikkat.
Kabûlde muzdaribdir, soğuk da davranmıştır.
Evet şeriat-ı garrada olan nur-u ilâhî, hassa-i mümtazıdır istiğna ve istiklâliyet.