Nur-u Akıl, Kalbden Gelir
Zulmetli münevverler bu sözü bilmeliler:
Ziya-yı kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.
O nur ile bu ziya mezcolmazsa zulmettir; zulüm ve cehli fışkırır.
Nurun libasını giymiş bir zulmet-i müzevver.
Gözünde bir nehar var; lâkin ebyaz ve muzlim.
İçinde bir sevad var, ki bir leyl-i münevver.
O içinde bulunmazsa, o şahm-pare göz olmaz;
sende bir şey göremez. Basiretsiz basar da para etmez.
Ger fikret-i beyzada süveyda-i kalb olmazsa,
halita-i dimağî ilim ve basiret olmaz. Kalbsiz akıl olamaz.
Dimağda Meratib-i İlim Muhtelifedir, Mültebise
Dimağda meratib var birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif.
Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir.
Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor,
sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir.
İtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir hâlet:
Salâbet itikaddan, taassub iltizamdan, imtisal iz’andan,
Tasdikten iltizam, taakkulde bîtaraf, bîbehre tasavvurda.
Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir.
Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde,
sâfi olan zihinleri cerhdir, hem idlâli..