ALTINCI ŞUA: Mucizat-i Hissiyeden Süzülen Şuaatı İstişhaddır.
Birincisi: Kur’an mu’cizdir. Evet, Kur’an mucizedir, zira misli yoktur. فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ tahaddi kamçısıyla on üç asırdan beri mütemadiyen a’dânın kafasına vurmakla galeyana getirdiği arzu-yu muaraza, hem de cazibedar letafetiyle heyecana getirdiği şevk-i taklid ammede hükümran olmakla beraber, meydanda olan milyonlar kütüb-ü Arabiye ile muvazene edilse hattâ en âmî adam dahi diyecektir ki: “Bu, bunlara benzemez. Öyle ise ya en aşağıdır; –bu bütün dünyanın ittifakıyla battaldır– veya umumun fevkindedir.” Ki, o ihtiyac-ı şedid ve aşk-ı sedidin ısrar ve tahrikiyle de tâkat-ı beşer mislinden âciz kalmıştır. Ümmet i’cazında ittifak etmiştir. Mütenafi olmayan vücud-u i’cazda ayrı ayrı gitmişler: Muarazadan men-i ilahî-i sarf-ı kuva, ümmîden zuhuru, cem-i hakaik, garabet-i üslûb, belâgat-ı nazm, ihbar-ı guyûb.. gibi.
Bir sail-i misalî bana demişti: “İ’caz-ı Kur’an’ı îcaz ile beyan et.”
Ben de Rumuz’da böyle cevap vermiştim:
Cevap: İ’caz-ı Kur’an yedi menabi-i külliyeden tecelli ve yedi anâsırdan terekküb eder.
Birinci menba: Lafzın fesahatinden, nazmın cezaletinden, mananın belâgatinden, mefhumların bedaetinden, mazmunların beraatinden, üslubların garabetinden tevellüd eden nakş-ı acîbdir.
İkinci unsur: Umur-u kevniyedeki gaybdan, hakaik-i ilâhiyedeki gaybdan, mazideki gaybdan, müstakbeldeki gaybdan terekküb eden ilmü’l-guyûbdur.