ŞERİATIN FERDE, NEV’E, MEDENİYETE KARŞI BİR-KAÇ NÜKTESİ
Birinci Nükte: Vicdanın anâsır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan “irade, zihin, his, lâtife-i rabbaniye” her birinin bir gâyâtü’l-gâyâtı var: İradenin ibadetullahtır. Zihnin marifetullahtır. Hissin muhabbetullahtır. Lâtifenin müşahedetullahtır. İbadet-i kâmile dördünü tazammun eder. Şeriat, şunların itidal ve muvazenetlerini muhafaza ve gâyâtü’l-gâyâtına sevkettiği gibi, nefsin fıtraten serbest bırakılmış olan kuva-i selâsesini ifrat ve tefritten kurtarıp, hikmet, iffet, şecaati tazammun eden adalet noktasına sevk eder.
İkinci Nükte: Ümmet, şeriata temessükü nisbetinde terakki, tesâhülü nisbetinde tedennîsi hakaik-ı tarihiyedendir.
Üçüncü Nükte: Medeniyet-i hâzıra ile şeriat-ı İslâmiye, esas itibariyle muvazene:
İşte medeniyet-i hâzıra beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir: Nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedef-i kasdı menfaattir. O ise, şe’ni tezahumdur. Hayatta düsturu, cidaldir. O ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfi milliyettir. O ise, şe’ni müdhiş tesadümdür. Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi teşci ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir. O heva ise, şe’ni, insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i manevisine sebep olmaktır.
Şeriat-ı İslâmiye ise, onun menfi esasları yerine müsbet esaslar vaz’ eder: