hazır ve bizzat görmüş ve görüyor gibi enbiya-yı salifenin ahvallerini ve esrarlarını teşrih etmesiyle bütün enzar-ı âleme karşı öyle bir dava-yı azimede —ki, bütün ezkiya-i âlemin nazarlarını dikkate celbeder— bilâ-pervâ ve nihayet vüsuk ile müddeasına mukaddime olarak o esrar ve ahvâlin ukde-i hayatiyeleri hükmünde olan esaslarını zikretmek ile beraber, kütüb-ü salifenin ittifak noktalarında musaddık ve ihtilaf noktalarında musahhih olarak kasas ve ahvâl-i enbiyayı ve ümemi bize hikâyet etmesi, sıdk ve nübüvvetini intac eder.
وَالَّذِي قَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ لِلْحِصَصِ وَسَيَّرَ رُوحَهُ فِى اَعْمَاقِ الْمَاضِى وَفِى شَوَاهِقِ الْمُسْتَقْبَلِ فَكَشَفَ لَهُ اْلاَسْرَارَ مِنْ زَوَايَا الْوَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِنْ اَنْ يُدَلَّسَ عَلَيْهِ وَمَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنٰى مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ
"Evet, onun nur-u nazarına, hayal kendini hakikat gösteremez. Ve hak olan mesleği telbisten müstağnidir."
DÖRDÜNCÜ ŞUA
-Asr-ı Saadete Müracaat-
Yani, zaman-ı hâlin, yani asr-ı saadetin sahifesinde dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:
Birincisi: Küçük bir âdet küçük bir kavimde veya zaif bir haslet kalil bir taifede, büyük bir hâkimin büyük bir himmetle kolaylıkla kaldırmadığını nazara alır isen, acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me’lûfe, çok da mütenevvia, tamamen rasiha olan âdât ve ahlâkı; nihayet kesir ve me’lûfatına gayet mutaassıb ve şedidü’ş-şekime olan bir kavmin