Dördüncü unsur: Her asrın derece-i fehm ve edebine ve her asırdaki tabakatın derece-i istidat ve kabiliyetine ifaza-i nur, her bir asra ve her asırdaki her bir tabakaya kapısı küşade ve her birisini irza etmekle hasıl olan harikulâde tazeliğiyle ihatasıdır.
Beşinci menba: Nakil cihetiyle ihbar-ı evvelîn ve âhirîn; hakaik-ı gayb ve şehadet; serair-i ilâhiye, revabıt-ı kevniyeye dair hikâyatıdır -ki, ne vaki, ne akıl ve mantık onu kabul etmese de tekzib edememiş- kütüb-ü sabıkanın ittifakından musaddıkane, ihtilâfî yerlerde musahhihane hikâyatından neşet eden ihbarat-ı sadıkasıdır.
Altıncı unsur: Tazammun ettiği ve tesis ettiği din-i İslâm’dır ki, onun misline ne mazi muktedir olmuş, ne müstakbel muktedir olabilir.
Yedinci menba: Şu altı menbadan çıkan envar-ı sittenin imtizacından tevellüd eden hüsn-ü hakikiden hasıl olan zevk-i i’cazdır ki, hadsen bilinir; tabirine lisan ve fikir kasırdır.
Eğer desen: “Tasvirden anlaşılır ki, taaddüd-ü mesalik ve ihtilâf-ı turuk matlubdur.”
Cevap: Evet, matlubdur. Hem zaruridir. Eğer hodgâmlıktan neşet eden inhisar zihniyetiyle başkaların reddine kalkışırsa, وَالْبُعْضُ فِى الَّلهِ 'ı sû-i istimal ederse, o vakit ihtilâf zarardır. Yoksa اْلحُبُّ فِى الّلهِ düsturunu esas tutsa, tekâmülde teavün kanununu bilse, şeriatın vüs’atini, tabipliğini düşünse ihtilâf imtizaca sebep olur.
Elhasıl: Herkes kendi mesleğine “Hüve hakkun” demeli, “Hüve’l-hakk” dememeli. Veyahut “Hüve’l-ahsen” demeli, “Hüve’l-hasen” dememeli.