içinde iki unsur-u esasî var; her tarafa uzanmış iki kök var ki, tahassul ve temerküz ile ebedileşse, Cennet-Cehennem olacaktırlar.Cennet, Cehennem ise şecere-i hilkatten ebed tarafına tedelli eden dalının iki meyvesidir. Silsile-i kâinatın iki neticesidir. Ve seyl-i şuunatın iki mahzenidir. Ve ebede karşı cereyan eden temevvüc-ü mevcudatın iki havzıdır. Ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki, dest-i kudret bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkaladığı vakit o iki havuz mevadd-i münasibiyle dolacaktır.
Hakîm-i Ezelî inayet ve hikmet-i ezeliyenin iktizasıyla şu dünyayı, tecrübe ve imtihana meydan olmak için yarattı. Tecrübe ve imtihan neşv ü nemaya sebeptir. O neşv ü nema istidadatın inkişafına sebebtir. O inkişaf kabiliyetin tezahürüne sebeptir. O tezahür, hakaik-ı nisbiyenin zuhuruna sebeptir. O hakaik-ı nisbiye ahirette hakaik-ı hakikiyeye inkılâb ettiği gibi, dünyada da bütün kâinatın revabıt ve tutkalı hükmünde olan meratib-i nisbiyenin tekarruruna sebeptir.
İşte bu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki, cevahir-i âliye hazefat-ı safileden tasaffi eder. Vakta ki, bunun gibi pek çok hikem-i dakika için âlemi bu surette irade etti. Şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü de irade etti. Şu tahavvül ve tagayyür için ezdadı birbirine karıştırdı; mazarratı menafia mezc, darrı nef’a derc, şürûru hayrata mütedahil, mekabihi mehasinle müctemi halk ederek, şu ezdadı dest-i kudret yoğurarak kâinatı kanun-u tebeddül ve tagayyüre ve namus-u tahavvül ve tekâmüle tabi kıldı. Vaktâ ki, meclis-i imtihan kapandı, vakt-i tecrübe bitti. İnayet-i Ezeliye te’bid için ezdadın tasfiyesini istedi. Hulûd için esbab-ı tagayyürü ve mevadd-ı ihtilâfı tefrik etmek istedi.