(Melaike tasdiki, imanın bir rüknüdür.)
Medhal
Dört nükteye dikkat!
Birinci Nükte: Madde asıl değil, tâbidir. Mahdum değil, hâdimdir. Hâkim değil, mahkûmdur. Lübb, esas, müstakarr değil; yarılmaya, erimeye, yırtılmaya müheyya bir kışırdır, zebeddir, surettir. Zira âlet-i mükebbire ile binler defa büyütülen, sonra görünen bir mikroba dikkat edilse görünür ki, maddenin tesağuru nisbetinde âsâr-ı hayat, nur-u ruh tezayüd eder, teşeddüt eder.
Madde inceleştikçe, bizden uzaklaşınca ruh âlemine, hayat âlemine yaklaşıyor gibi hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetle tecelli ediyor. Bak o hurdebinî huveynenin havassına; ne kadar keskindirler ki, âzasını, rızkını görür, kardeşinin sesini işitir, ilaahir. Demek havassı ve kuvaları binler defa bizimkilerden şedittir, keskindir, hassastırlar. Hem madde-i meşhureden başka pek çok menâbiin tereşşuhatı, lemeatı, semeratı âlem-i mülkte vardır ki, kat’iyen maddeye ve hareketine irca ile izah edilmez. Demek âlem-i mülk ve şehadet, âlem-i melekût ve ervah üstünde tenteneli bir perdedir.
Her şey, hattâ meyvelerin içi dışından, bâtını zâhirden daha muntazam, daha lâtif, daha sanatkârane olduğu gösterir ki, hüküm melekûtundur. Esbab-ı maddiye bahanedir, tabi’dirler; yoksa zahir daha mükemmel olmak lazım gelirdi. Maddeden azim bir kütleyi, nasıl bir ruh istihdam eder, bir zerreyi de istihdam edebilir.