ÜÇÜNCÜ BÜRHAN
Kur’an-ı Azîmüşşandır. Şu bürhan-ı natıkın sinesine kulağını yapıştırsan işiteceksin ki, kalbinde derinden derine gayet ulvî, nihayet derece ciddi, gayet samimi, nihayet derece munis ve mukni ve bürhan ile mücehhez bir sada-yı semavî işiteceksin ki, Allahu Lâ İlâhe İllâ Hû’yu tekrar ediyor. Hem gayet mükemmel semeratıyla, meyvedar bir ağacın menba-ı hayatı olan cürsûme olmazsa veya kökü bozuksa, semere vermez. Şu bürhanımız dallarında meyve-i hak ve hakikat o kadar çoktur ve o kadar doğrudur ki, şüphe bırakmaz ki; cürsûmesinde olan mesele-i tevhid, hiç vehim bırakmaz derecede kuvvetli, doğru bir hak ve hakikatı tazammun ediyor. Hem şu bürhanın âlem-i şehadet tarafına tedelli etmiş olan ahkâma dair dalı, bütün sıdk ve hak ve hakikat olduğundan, bizzarure âlem-i gayb tarafına uzanan tevhide ve gayba dair gusn-u âzamı yine sabit hakaik ile meyvedardır.
Hem derince şu bürhan tersim edilse anlaşılır ki, onu gösteren zat, neticesi olan mesele-i tevhidde o kadar emindir ki, hiçbir şaibe-i tereddüt hiçbir tarafında ihsas edilmiyor. Hem o neticeyi bütün hakaika esas addederek müselleme ve zaruriye olduğunu bütün kuvvet-i beyanıyla ve ısrarıyla ona giydiriyor. Ve başka şeyleri ona irca ediyor. Temel taşı gibi o şedit kuvvet, sun’î olamaz. Hem de, üstündeki sikke-i i’caz her ihbarını tasdik eder. Tezkiyeden müstağni kılar. Âdeta ihbaratı binefsiha sabit umurlardandır. Evet şu bürhan-ı münevverin altı ciheti de şeffaftır. Üstünde i’caz, altında mantık ve delil, sağında aklı istintak, solunda vicdanı istişhad, önünde, hedefinde hayır ve saadet, nokta-i istinadı vahy-i mahzdır. Vehmin ne haddi var ki girebilsin.
Marifet-i Sâni’ denilen kemâlat arşına uzanan miracların usûlü dörttür.
Birincisi: Tasfiye ve işraka müesses olan muhakkikîn-i sofiyenin minhacıdır.
İkincisi: İmkân ve hudûsa mebni mütekellimînin tarikidir.