Sıfat-ı kudretin hassası olan tesir ve icada malik değillerdir (Haşiye) Sabıkan sırr-ı tevhid beyanında demiştik: Her şey her şeyle bağlıdır. Bir şey her şeysiz yapılmaz. Bir şeyi halkeden her şeyi halketmiştir. Öyle ise, bir şeyi yapan Vahid, Ehad, Ferd, Samed olmak zaruridir. Şu ehl-i dalâletin gösterdikleri esbab-ı tabiiye, hem müteaddit, hem birbirinden haberi yok; hem kör, iki elinde iki kör olan tesadüf-ü âmâ ve ittifakiyet-i avranın eline vermiştir.
قُلِ اللّٰهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فٖى خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
Elhâsıl: İkinci bürhanımız olan kitab-ı kebir-i kâinattaki nazm ve nizam, intizam ve telifindeki i’caz güneş gibi gösteriyor ki; bir kudret-i gayr-ı mütenahî, bir ilm-i lâ-yetenahî, bir irade-i ezeliyenin eserleridir.
Sual: Nazm ve nizam-ı tamme ne ile sabittir?
Cevap: Nev-i beşerin havas ve cevasisi hükmünde olan fünun-u ekvan istikra-i tamme ile o nizamı keşfetmişlerdir. Çünkü; her bir nev’e dair bir fen ya teşekkül etmiş veya etmeye kabildir. Her bir fen, külliyet-i kaide hasebiyle kendi nev’indeki nazm ve intizamı gösteriyor. Zira, her bir fen kavaid-i külliye desatirinden ibarettir. Demek şahsın nazarı, nizamı ihata etmezse cevasis-i fünun vasıtasıyla görür ki, insan-ı ekber, insan-ı asgar gibi muntazamdır. Her bir şey hikmet üzere vazedilmiştir. Faidesiz, abes yoktur. Şu bürhanımız (Haşiye) değil yalnız erkânı ve azası, belki bütün hüceyratı, belki bütün zerratı birer lisan-ı zakir-i tevhid olarak büyük bürhanın sada-yı bülendine iştirak ederek Lâ İlâhe İllallah diye zikrediyorlar.