Arkadaşları demişler: ﻣَﺎ ﺫَﻧْﺐُ ﺍﻟْﻔَﻘِﻴﺮَﺓِ ; ﻗَﺎﻝَ: ﺿِﻴﻖُ ﺍﻟْﻘَﺎﻓِﻴَﺔِ
Bu paslı, müzahref ayine içinde bunun suretini görüyoruz.
Ey gazeteciler! Hedef-i maksadımız olan ittihadı, sizin cerbeze ile yaptığınız mugalâtalar ile inhilâl-i anâsırı netice vermekte olduğundan, bizim delil-i hayatımız olan mukaddemat-ı ittihadı akim bırakıyorsunuz.
Hasıl-ı kelâm: Evvel “haydar ağa”lık vardı. Şimdi siz de “haydo” yaptınız. Halbuki bize lazım “haydar”dır. O elmas kılıca benzeyen lisan-ı matbuata itidal ile saykal vurun, tâ ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın.
Said
* * *
NİYAZİ BEY'E
Ey zamanın Rüstem-i Zâl'i!
Âlem-i misalin misal-i musağğarı olan âlem-i hayalde senin misalini ziyaret ediyoruz. Zira şimdi her bir mehasin lafız gibi, senin misalin mana gibi içinde görünmekle aklın gözbebeğinden birden irtisam ediyor. Selânik’e geldim; senin hakiki suretin mecazi misalinle görüştürmek için. Sû-i tali’, hased veyahut nazar değmemek için iki misal-i zîvakarın cem’ine müsaade etmedi. Sizin tesis ettiğiniz bünyan-ı saadeti tahkim etmek için teşekkür-ü fiilî olarak Kürdistan’a gitmek niyetindeyim.
Said
* * *