BİRİNCİ BÜRHAN
Risalet ve İslâmiyetle mücehhez olan hakikat-ı Muhammediyedir ki, risalet noktasında en muazzam icma ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmu-u enbiyanın şehadetini tazammun ediyor. Ve İslâmiyet cihetiyle vahye istinad eden bütün edyan-ı semaviyenin ruhunu ve tasdiklerini taşıyor. İşte, bütün enbiyanın şehadetiyle ve bütün edyanın tasdikiyle ve bütün mucizatının teyidiyle musaddak olan bütün akvaliyle, vücud ve vahdet-i Sânii beşere gösteriyor. Demek şu davada ittihad etmiş bütün efazıl-ı beşer namına o nuru gösteriyor. Acaba bu kadar tasdiklere mazhar, büyük, derin, durbîn, safi, keskin, hakaik-aşina bir gözün gördüğü hakikat, hakikat olmamak hiç ihtimali var mı?
İKİNCİ BÜRHAN
Kâinat kitabıdır. Evet şu kitabın bütün hurufu ve bütün noktaları, efraden ve terekküben Zat-ı Zülcelâlin vücud ve vahdetini, elsine-i mahsusaları kıraat ile وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 'yi tilâvet ediyorlar. Cemi zerrat-ı kâinat birer birer zat ve sıfat vesaire vücuh ile hadsiz imkânat mabeyninde mütereddit iken; birdenbire bir ciheti takib, muayyen bir sıfatla ittisaf, mahsus bir keyfiyetle tekeyyüf ederek hayret-bahşa hikemi intac ettiğinden, Sâniin vücub-u vücuduna şehadetle avalim-i gaybiyenin enmuzeci olan lâtife-i rabbaniye içinde ilan-ı Sâni eden misbah-ı imanı ışıklandırıyorlar. Evet, bir nefer, nefsinde ve takımda ve bölükte, taburda ve orduda gibi; her bir zerre de, kendi başıyla zat, sıfat, keyfiyetteki imkânat cihetiyle Sânii ilân ettiği gibi, tesavir-i mütedahileye benzeyen mürekkebat-ı müteşabike-i mütesaide-i kâinatın her bir makamında ve her bir nisbetinde ve her bir dairesinde, her bir zerre, muvazene-i cereyan-ı umumiyi muhafaza; ve her nisbetinde ve her takımında ayrı ayrı vazifeyi ifa ve hikmeti intac ettiklerinden