Siyaset efkârını, İslâmiyet akaidinin yerlerine kadar isal eden herifler şan ve şeref değil, belki şeyn ve şenaata mazhar oldular. Nefsanî aşklardaki felâketler, haybetler bu sırdandır. Bütün divanları birer feryad-ı matemdir. Gece kalben nevmi merak edersin, bakiyesini de kaçırıp uyanık kalırsın. İki dilenci; biri musırr, muhteris; biri müstağni, muhteriz. İkincisine vermek daha ziyade arzu etmekliğin şu geniş kanunun bir numunesidir. (Tuluat)
• En müdhiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikatı rendeçler. Eğer gurur istihdam etse tahrib eder, parçalar. O müdhişin en müdhişidir ki, akaid-i imaniyeye ve mesail-i diniyeye girse. Zira iman hem tasdik, hem iz’an, hem iltizam, hem teslim, hem manevi imtisaldir. Şu tenkid; imtisal, iltizam, iz’anı kırar. Tasdikte de bîtaraf kalır. Şu zaman-ı tereddüt ve evhamda iz’an ve iltizamı tenmiye ve takviye eden nuranî sıcak kalblerden çıkan müsbet efkârı, müşevvik beyanatı hüsn-ü zan ile temaşa etmek gerektir. “Bîtarafane muhakeme” dedikleri şey, muvakkat bir dinsizliktir. Yeniden mühtedi ve müşteri olan yapar. (Tuluat)
• Sosyalistlik desatiri, İslâmiyetin esâsâtını bozamaz; şu medeniyet-i sefihe bozuyor, hem çok pahalı düşüyor. Zira maddiyyunluk ve engizisyonluk mâyesiyle neşv ü nema bulan medeniyet-i hâzıra, pek çok aldatıcı ve müşevvik vesait ile mücehhez ve cazibedardır. O sehhâre, din ve namus ve fazilet mukabilinde kendini satıyor. Şaşaalı bir hayatı gösterip takdim ettiğinden dinden, namusdan fazla rüşvet alıyor. Sosyalistlik ise; basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmek icbar etmediği gibi, kimse de kendinden mecburiyet hissetmez.