• Derece-i hararet gibi, her musibette bir derece-i nimet vardır. Daha büyüğünü düşünüp, küçükteki derece-i nimeti görüp, Allah’a şükretmeli. Yoksa, isti’zam ile üflense şişer, merak edilse ikileşir; kalbdeki misâli, hakikate inkılâb eder, o da kalbi döver. (İşarat)
• Her adam için, heyet-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır. O pencere, kamet-i kıymetinden yüksek ise; tekebbürle tetavül edecek. Eğer kamet-i himmetinden aşağı ise, tevazu ile tekavvüs edecek ve eğilecek, tâ o seviyede görsün, görünsün. (Münazarat)
• İnsanda büyüklüğün mikyası küçüklüktür. Küçüklüğün mizanı büyüklüktür. (Sünuhat)
• Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur. Kavinin zaife karşı tevazuu, zaifde tezellül olur. Bir ulü’l-emr makamındaki ciddiyeti vakardır, mahviyeti zillettir; hanesinde ciddiyeti kibirdir, mahviyeti tevazudur. Ferd mütekellim-i vahde olsa, müsamahası ve fedakârlığı amel-i salihtir; mütekellim-i maalgayr olsa hıyanettir, amel-i tâlihtir. Bir şahıs kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez; millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez. (Sünuhat)
• Tertib-i mukaddematta tefviz tenbelliktir; terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sa’yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa’yi kuvvetlendirir; mevcuda iktifa, dûn-himmetliktir. (Sünuhat)
• Evamir-i teşriiyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evamir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücazat galiben ahirette, ikincisinde ağleb dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfatı zaferdir; ataletin mücazatı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfatı galebedir. (Rumuz)
• Müsavatsız adalet, adalet değildir. (Sünuhat)
• Temasül tezadın sebebidir; tenasüb tesanüdün esasıdır. Sıgar-ı nefs tekebbürün menbaıdır. Zaaf gururun madenidir. Acz muhalefetin menşeidir. Merak ilmin hocasıdır. (Sünuhat)