Der: “Yaşayınız. Fakat bir tek adam bana hıyanet etse yakarım, yıkarım.” Şayet bir adam hakka sadakat namına onun kâfirane zulmüne karşı hıyanet etse, Ayasofya’ya iltica etse, milyarlara değer o mukaddes binayı harab eder. Veyahut bir köyde ona bir hain bulunsa, çoluk-çocuğuyla mahvetmek veya bir cemaatte ona muzır biri varsa, cemaati ifna etmek, her vakit kendinde salâhiyet görüyor. Lânet o medeniyete ki, ona o salâhiyeti vermiş. Acaba bütün millet bir kalbde, hem, münafık hançer zulmünden mütelezziz olacak ahmak bir kalbde ittifakından daha muhal ne var? Şeytan gibi, hasis hisleri, fena ahlâkları teşci ve himaye eder, iyi hisleri söndürür.
Hem insanî, İslâmî hayatı men etmekle beraber, muvakkat hayvanî bir hayatı, iki künc-ü mücehhez pençeli, ekseriyeti kazanmak için imhayı esas program yapmış iki kelbi, iki ciğerimize musallat ederek, bizi silahtan tecrid ediyor. İşte onun himayeti, işte hayatımız?
O hasım, gösterdiği kin ve husumet harpten neşet etme değildir. Harpten olsa idi, tabiî mağlubiyetimizle sairlerin husumeti gibi sükûnet bulurdu. Hem hasmın uzakta çirkin yüzündeki riyakârane çizgileri güzel zannedilirdi. Yakında görenler İnşaallah daha aldanmaz.
* * *