kuvvetini ihya edecektir, eğer veba-yı ağraz-ı şahsiyeye müsadif olmasa. Hürriyet tam zamanında doğdu. Ahval ve ilcaat-ı zaman gayet tabii terbiyesine hizmet edecek. Sun’î ve ihtiyarî değil; tâ ki, çok külfete muhtaç olsun. Eski zaman gibi belki bu kadar tazyikatın tesiriyle meyusiyet ve fenâ şanından olmayan hamiyet-i millî o kadar galeyana gelmiş ki, güya hürriyet rahm-ı mâderde tekmil yaşına kadar gelmiş. Kadem-nihade-i saha-yı vücud olduğu anda hükümfermalığını ilân, hiçbir müsademata karşı tezelzüle ve delmeye uğramayacak bir sedd-i âhenîn gibi veyahut taht-ı Belkısî gibi “Beş Hakaik-ı Sabite” üzerine teessüs ve oturmuştur:
Birinci Hakikat: Mecmu’da bir kuvvet bulunur, hiçbir ferd o kuvvete mâlik olamaz. Bir kalın şerit ile eczasından ince telin kuvveti gibi veyahut efkâr-ı umumiyeyi mutazammın yeni hükûmetimiz ve eski hükûmetimiz gibi. Ey millet! Biz şimdi kalın şeridiz. Her kim muhalefet ve hod-serane ile bunu zaif etse umumun hakkına affolunamaz bir cinayettir.
İkinci Hakikat: Zaman-ı salifde, yani galebe-i vahşet vaktinde âlemde hükümferma vahşetin mahsulü ve tedenni ve inkırazın mahkûmu olan kuvvet ve cebrin saltanatı idi. Herhangi devletin deveran-ı dem yerine girmiş ise, o devleti kendi gibi ömr-ü tabiî ile kayd ve ecel-i inkırazın pençesine vermiş ve öyle devletlerin sahaif-i tarihiyeleri baykuşların âşiyanı gibi satırları inkırazlarını çağırıyorlar, bağırıyorlar. Ve tasallut-u medeniyetin zamanında âlemin hükümranı ilim ve marifettir. Müvellidi medeniyet ve şe'ni tezayüd ve ömrü ebedi olduğundan herhangi devletin hayat ve müdebbiri olmuş ise, o hükûmeti kendi gibi kayd-ı ömr-ü tabiîden ve ecel-i inkırazdan tahlis ve küre-i arz kadar yaşamasına istidat vermiş. Kitab-ı Avrupa sahâifi bunu alenen gösteriliyor. Bu hakikate misal isterseniz, eski hükûmetimize ve yeni hükûmetimize bakınız!