Amma medeniyetin zünub ve mesavisi olarak bazı âdât ve ahlâk-ı seyyie ki, ecnebilerde mehasin-i medeniye-i kesiresiyle muhat olduğu için çirkinliği o kadar göstermiyor. Biz isek aldığımız vakit sû-i tâlih cihetiyle, sû-i intihab tarikıyla müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk, çocuk gibi hevâ ve hevese muvafık zünub-u medeniyeti kesb ettiğimizden muhannes veya mütereccile gibi oluruz. Yani karı erkek gibi giyinse ve erkek karı süsüyle süslense kahpezenliktir. Yakışmaz merd-i vâlâ-himmet, zîb ü zîverle muzahraf cilveli hanım gibi.
Elhasıl: Zünub ve mesavî-i medeniyeti, hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten seyf-i şeriatla yasak edeceğiz. Tâ ki medeniyetimiz gençliğini, şebabeti, zülâl-i aynü’l-hayat-ı şeriatla muhafaza olunsun. Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lâzımdır ki; onlar Avrupada mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mabihi’l-bekası olan âdât-ı milliyeyi muhafaza ettiler. Bizim âdât-ı milliyemiz İslâmiyette neşv ü nema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zaruridir.
Ey hamiyetli ebnâ-yı vatan! Cemiyet-i millî ruhlarını feda etmekle saadetimize yol açtılar. Biz de, bazı lezaizimizi terk ile onlara yardım edeceğiz. Zira o sofra-yı nimete beraber oturuyoruz. Efkâr-ı fâside sahibi; yani istibdadı ve mezalimi arzu edenler, mevt-i ebediye mazhar olan, zaman-ı mazinin cevfinde medfun olan istibdadatı veyahut seyl-i hurûşan-ı zaman içinde yuvarlanmış olan mezalimi, bir daha temaşa etmemek için, tarih-i hayat-ı hürriyetin beyanıyla, mazi ve hal meyanında delinmez bir sedd-i âhenin çekmek istiyorum.
Şöyle ki: Acaib-i seb’a-i meşhure gibi bu inkılâb-ı azim, hürriyeti tevlidve meşveret-i şer’iyenin terbiyesine verdiğinden, bu milletin eski satvet ve