lisan-ı hamasetinden meşhur “Kahriyat”ın ezcümle, şöyle bir parçasını dinlemek kifayet eder.
Sarayı, zindanı yık, taşlarını başlara vur
Yere indir güneşi, yıldızı eflâka savur
Ser-i bîdadı kopar, kalb-i ta’dayı kavur
Ol bize âb-ı hayat, ateş-i seyyal-i memat
Bediüzzaman’a zurefadan biri, bir gün irfanıyla mütenasib bir esvab iktisası lüzûmundan bahseder. Müşarileyh de: “Siz, Avusturya’ya güya boykot yapıyorsunuz. Yine onun yolladığı kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise bütün Avrupa’ya boykot yapıp, yalnız memleketimin mamulâtını giyerim.” buyurmuştur.
Elyevm, Said-i Kürdî Kürdistan’a döndü. İstanbul’un hava-yı gıll u gışından, tezviratından, bedraka-i efkâr olmak lazım gelen gazetecilerin -bazılarının- bütün fenalıklara bâdi, bütün felaketlerin müvellidi olduklarını görerek bu derece açık cinayetlere tahammül edemeyerek meyus ve müteessir.. vahşetzar, fakat munis, fakat vefakâr ve namusperver olan dağlarına döndü. İsabet etti. Kimbilir, belki en büyük icraatından biri de budur.
* * *