Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup ve hücum edip belini kırar. Siz de, عَلَى اللّٰهِ لَا غَيْرِه فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.
Sonra da acz ve nefsin itimadsızlığından neşet eden tefviz ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar gelir. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, لاَ يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ olan hakikat-i şahikayı üzerine çıkarınız. Tâ o düşmanın eli, o himmetin dâmenine yetişmesin.
Sonra Allah’ın vazifesine müdahale etmek olan dinsiz düşman gelir, himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, اِسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ * وَلاَ تَتَاَمَّرْ عَلٰى سَيِّدِكَ olan kâr-âşina, vazife-şinas olan hakikatı gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.
Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r-rahat gelir. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, لَيْسَ لِلاِنْسَانِ اِلاَّ مَا سَعٰى olan mücahid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz. Evet, size meşakkatta büyük rahat var. Zira fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa’y ve cidaldedir.