S— Bunun semeratı nedir ki, on seneden beri bağırıyorsun?
C— İcmali (1) : Ekrad ulemasının istikbalini temin. Ve maarifi, Kürdistan’a medrese kapısıyla sokmak. Ve meşrutiyetin mehasinini göstermek ve ondan istifade ettirmektir.
S— İzah etsen fena olmaz.
C— Birincisi: Medârisin tevhid ve ıslâhı...
İkincisi: İslâmiyeti, onu paslandıran hikâyât ve İsrailiyât ve taassubat-ı bârideden kurtarmak. Evet İslâmiyetin şe’ni; metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salâbet-i diniyedir. Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neşet eden taassub değildir. Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallidlerinde bulunur ki, sathî şüphelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. Bürhan ile temessük eden ulemanın şânı değildir.
Üçüncüsü: Mehasin-i meşrutiyeti neşir için bir kapı açmaktır. Evet, Ekrad’da meşrutiyeti incitecek niyet yoktur. Fakat istihsan edilmezse istifade edilmez, o daha zarardır. Hasta, tiryakı zehir-alûd zannetse elbette istimal etmez.
Dördüncüsü: Maarif-i cedideyi medarise sokmak için bir tarik ve ehl-i medresenin nefret etmeyeceği saf bir menba-ı fünun açmaktır. Zira, mükerreren söylemişim: Fenâ bir tefehhüm, meş’um bir tevehhüm şimdiye kadar sed çekmiştir.
Beşincisi: Yüz defa söylemişim, yine söyleyeceğim: Ehl-i medrese, ehl-i mekteb, ehl-i tekkenin musalâhalarıdır. Tâ, temayül ve tebadül-ü efkâriyle lâakal maksadda ittihad eylesinler. Teessüf ile görülmüyor ki: Onların tebayün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehalüf-ü meşaribi de terakkiyi tevkif etmiştir.