S— Ne gibi?
C— Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakitte; birincisinde taassup, ikincisinde hile tevellüd eder.
Üçüncü Şart: Zülcenaheyn, Kürdlerin mutemedi olan Ekrad ulemasından veya istinas etmek için lisan-ı mahalliye âşina olanları müderris olarak intihab etmektir.
Dördüncüsü: Ekrad’ın istidadıyla istişare etmek, onların sabavet ve besatetlerini nazara almaktır. Zira çok libas var; bir kamete güzel, başkasına çirkin gelir. Çocukların talimi; ya cebir ile, ya hevesatlarını okşamak ile olur.
Beşinci Şart: Taksimü’l-a’mâl kaidesini bitamamiha tatbik etmek.. tâ şubeler birbirine medhal ve mahreç olmakla beraber, her bir şubede mütehassıs çıkabilsin.
Altıncı Şart: Bir mahreç bulmak ve müdavimlerin tefeyyüzünü temin etmek; hem de mekâtib-i âliye-i resmiyeye müsavi tutmak ve imtihanlarını, imtihanları gibi müntic kılmak, akim bırakmamaktır.
Yedinci Şart: Dârü’l-Muallimîn’i muvakkaten şu dârülfünun dairesinde merkez kılmak, mezc etmektir. Tâ ki, intizam ve tefeyyüz ondan buna geçsin ve fazilet ve diyanet, bundan ona geçsin; tebadül ile her biri ötekine bir kanat verip zülcenaheyn olsun.
Sekizinci Şart: Kürdistan’da âdet-i müstemirre olan talim-i infiradîyi halka ve daireye tebdil etmek. اِنَّ هٰذِهِ عَادَةٌ دَرَسَ عَلَيْهَا الدَّهْرُ وَدَرَبَ