S— Sözlerin iyi, fakat dinleyen nerede? Meslek âli, ittiba edenler aşağıdır.
C— اِنَّمَا اْلاَعْمَالُ بِالنِّيَاتِ * مَا لاَ يُدْرَكُ كُلُّهُ لاَ يُتْرَكُ كُلُّهُ
اَلْمَلاَمُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهَوٰي وَالسَّلاَمُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى
S— Âlem-i İslâm'ın ulemasının ortalarındaki müdhiş ihtilâfata ne dersin? Re’yin nedir?
C— Ben âlem-i İslâmiyete gayr-ı muntazam veya intizamı bozulmuş bir meclis-i mebusan ve encümen-i şura nazarıyla bakıyorum. Şeriattan işitiyoruz ki, re’y-i cumhur budur, fetva bunun üzerinedir. İşte şu, bu meclisteki re’y-i ekseriyetin naziresidir. Re’y-i cumhurdan maada olan akval, eğer hakikat ve mağzdan hâli ve boş olmazsa istidâdatının reylerine bırakılır. Tâ, her bir istidad terbiyesine münasip gördüğünü intihab etsin. Lâkin burada iki nokta-i mühimme vardır. (1)
Birincisi: Şu istidadın meyelânıyla intihab olunan ve bir derece hakikatı tazammun eden ve ekalliyette kalan kavl, nefsü’l-emirde mukayyed ve o istidad ile mahsus olduğu halde, sahibi ihmal edip mutlak bıraktı. Etbaı iltizam edip tamim etti. Mukallidi taassup edip, o kavlin hıfzı için muhaliflerin hedmine çalıştılar. Şu noktadan müsademe, müşağabe, cerh ve red, o derece meydan aldı ki; ayakları altından çıkan toz ve ağızlarından feveran eden duman ve lisanlarından püsküren berkler, şimşekli ve bazen rahmetli bir bulut, şems-i İslâmiyetin tecellisine bir hicab teşkil etmiştir. Lâkin ziya-yı şemsden tefeyyüz etmesine istidad bahşeden rahmetli bulut derecesinde kalmadı. Yağmuru vermediği gibi, ziyayı dahi men’etmektedir.