HÜRRİYETE HİTAP
Ey hürriyet-i şer’î! Öyle müdhiş, amma güzel ve müjdeli bir sada ile çağırıyorsun, benim gibi bir Kürd’ü tabakat-ı gaflet altında yatmışken uyandırıyorsun. Sen olmasaydın, ben ve umum millet zindan-ı esarette kalacaktı. Seni, ömr-ü ebedî ile tebşir ediyorum. Eğer aynü’l-hayat-ı şeriatı menba-ı hayat yapsan ve o cennette neşv ü nema bulsan; bu millet-i mazlume de eski zamana nisbet bin derece terakki edeceğini müjde veriyorum. Eğer hakkıyla seni rehber etse, ağraz-ı şahsî ve fikr-i intikam ile sizi lekedar etmese اَلْعَظَمَةُ لِلّٰهِ وَالْمِنَّةُ لَهُ ki bizi kabr-i vahşet ve istibdattan ihraç; ve cennet-i ittihad ve muhabbet-i milliyeye davet etti.
Yâ Rab! Ne saadetli bir kıyamet, ne güzel bir haşir ki, وَ اْلبَعْثُ بَعْدَ اْلمَوْتِ حَقٌّ 'un küçük bir misalini bu zaman bize tasvir ediyor. Şöyle ki: Asya’nın ve Rumeli’nin köşelerinde medfun olan medeniyet-i kadime hayata başlamış; menfaatini mazarrat-ı umumiyede arayan ve istibdadı arzu edenler يَالَيْتَنِى كُنْتُ تُرَابًا demeye başladılar. Yeni hükûmet-i meşrutamız mucize gibi doğduğu için inşaallah bir seneye kadar, تَكَلَّمَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا sırrına mazhar olacağız.