......................
Evet, evet, neam, neam... Eğer sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa; şevkiniz bozulmasın, teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren ve hakaikın esrarını ihtizaza veren musika-i ilâhiye hiç durmuyor, sermeden zürm zürm eder. Padişahlar padişahı olan Sultan-ı Ezelî, Kur’an denilen musika-i ilâhiyesiyle umum âlemi doldurarak, kubbe-i âsumanda zırmin (şiddetli ses) getirmekle sadef-i kehf misal olan ulema ve meşayih ve hutebanın dimağ, kalb ve femlerine vurarak, aks-i sadâsı onların lisanlarından çıkıp seyr ü seyelân ederek çeşit çeşit sadâlarla dünyayı zürm zürm (güm güm) ile ihtizaza getiren o sadânın tecessüm ve intibaiyle umum kütüb-ü İslâmiyeyi bir tanbur ve kanunun bir teli ve bir şeridi hükmüne getiren ve her bir tel bir nev’i ile onu ilân eden, o sada-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağı ile işitmeyen veya dinlemeyen, acaba sivrisinek gibi bir emîrin demdemelerini ve meşu reşk (kara sinekler) gibi bir hükûmetin adamlarının vızvızlarını işitecek midir? ...................
S- Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hattâ, âdeta; hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar etmemek şartıyla bir şey denilmez. Acaba böyle midir?
C- Öyleler, hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira; nazenin hürriyet, âdab-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyinedir. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıkdır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. Hürriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın. ......................
Fakat, ey göçerler! Sizde olan yarı hürriyettir, diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kut-u lâyemut ve vahşetle âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunur. Vakıa, şu biçare vahşi hayvanların bir lezzeti ve tesellisi varsa, o da hürriyetleridir. Lâkin; güneş gibi parlak, ruhun maşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, saadet saray-ı medeniyette oturuyor; marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyinedir. ……………..