Altıncı Sual: Maden-i hayatımız olan ittihad-ı millet, ref’-i imtiyazdan başka ne ile olur?
Yedinci Sual: Müsavatı ihlâl, yalnız bazılara tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek; zâhiren adalet iken bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie ve tahliye ile masumiyetleri tebeyyün eden ekser mahbusînin belki yüzde sekseni masum iken; acaba ekseriyet nokta-i nazarında bu hâl hüküm-ferma olsa garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Divan-ı Harb’e diyeceğim yok, ihbar edenler düşünsünler.
Sekizinci Sual: Bir fırka kendine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nükât-ı asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrutiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrutiyet altında olan mana-yı istibdada ilişmişse, acaba kabahat kimdedir?
Dokuzuncu Sual: Acaba bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibahe etse, sonra da zayiat vuku bulsa; kabahat kimdedir?
Onuncu Sual: Hürriyet-i kelâm ve fikir verilse, sonra da muaheze olunsa; acaba biçare milleti ateşe atmak için bir plân olmaz mı? Böyle olmasa idi, başka bahane ile mevki-i tatbike konulacağı hayale gelmez mi idi?
On Birinci Sual: Herkes meşrutiyete yemin ediyor. Halbuki, ya müsemma-yı meşrutiyete kendi muhalif veya edenlere karşı sükût etse, acaba keffaret-i yemin vermek lâzım gelmez mi? Ve millet yalancı olmaz mı? Ve masum olan efkâr-ı umumiye; yalancı, matuh ve gayr-ı mümeyyiz addolunmaz mı?
Elhasıl: İstibdat ve tahakküm, cehalet cihetiyle şimdi hüküm-fermadır. Güya istibdat ve hafiyelik tenasuh etmiş ve Abdülhamit’den de istirdad-ı hürriyet değilmiş. Zira hürriyetle alışverişi yoktur.
Yarım Sual: Nazik ve zaif bir vücut ki, sivrisinek ve arıların ısırmasına tahammül edemediği için, gayet telâş ve zahmetle def’e çalışırken; biri çıksa dese ki: “Maksadı bu sivrisinekleri ve arıları def’ değil.. belki arkasından –yarı mürde– büyük ejderhayı ihya ile kendine musallat etmek ister.” Acaba hangi ahmağı kandıracaktır?
Sualin diğer yarısı çıkmağa izin yoktur.