Bu hâl bana zarar değil, belki şandır. Fakat millete zarar ettiniz; zira nasihatımdaki tesiri kırdınız.
Saniyen: Kendinize zarardır. Zira, hasmınızın elinde bir hüccet-i katıa olurum. Beni mihenk taşına vurdunuz. Acaba fırka-i halise dediğiniz adamlar böyle mihenge vurulsa, kaç tane sağlam çıkacaktır. Eğer meşrutiyet bir şubenin istibdadından ibaret ise ve yalnız ona isim ise ve hilâf-ı şeriat hareket ise, فَلْيَشْهَدِ الثَّقَلَانِ اَنّٖى مُرْتَجِعٌ Zira yalanlar ile ittihad, yalandır. Ve ifsadat üzerine müesses olan ism-i meşrutiyet, fasiddir. Müsemma-yı meşrutiyet; hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzerine beka bulacaktır. ............
Hakkın hatırını kırmayacağım; hakikatı söyleyeceğim. Zira, Hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun. Şöyle ki:
Mart Hadisesi denilen o saika ve müthiş fırtına, esbab-ı adide tahtında öyle bir istidad-ı tabiiyi müheyya etmiş idi ki; neticesi herc ü merc olduğu halde, min indillah ehl-i kıyamın lisanına daima mucizesini gösteren ism-i şeriat geldi. O fırtınayı gayet hafif geçirdiğinden Nisanın nısfından sonraki umum cerideleri indallah mahkûm ediyor. Zira, o hadiseye sebebiyet veren yedi mesele ve onunla beraber yedi hâl nazar-ı mütalâaya alınsa, hakikat tezahür eder. Ve onlar da bunlardır:
Birincisi: Yüzde doksan İttihad ve Terakki’nin tahakkümü aleyhinde bir hareket idi.
İkincisi: Fırkaların meydan-ı münakaşatı olan vükelâyı tebdil idi.
Üçüncüsü: Sultan-ı mahlu’u sukut-u musammemden kurtarmaktı.
Dördüncüsü: Hissiyat-ı askeriyenin ve âdab-ı dindaranelerinin, muhalif telkinatın önüne sed çekmekti.
Beşincisi: Pek çok izam edilen Hasan Fehmi Bey’in katilini meydana çıkarmaktı.
Altıncısı: Kadro haricine çıkanları ve alay zabitlerini mağdur etmemekti.