Bu ittihadın cihet ve irtibatı, tevhid-i ilâhîdir. Ve peyman ve yemini, imandır. Müntesibleri, “kalûbelâ”dan dahil umum mü’minlerdir. Defter-i esmaları da levh-i mahfuz’dur. Bu ittihadın naşir-i efkârı, umum kütüb-ü İslâmiyedir. Ve yevmiye cerideleri de i’lâ-yı kelimetullahı hedef-i maksad eden umum ceraid-i diniye; kulüb ve encümenleri, mesacid ve medaris ve zevayadır. Merkezi de Haremeyn-i Şerifeyn’dir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-ı Âlem’dir. (a.s.m.) Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle cihad-ı ekber yani; Ahlâk-ı Ahmediye (a.s.m.) ile tahalluk ve sünnet-i nebeviyeyi ihya ve başkalara da muhabbet ve kavl-i leyyin ile –eğer ızrarı intac etmezse– nasihat!
Bu ittihadın nizamnamesi, sünnet-i nebeviye; ve kanunnamesi, evamir ve nevahi-i şer’iyedir. Ve kılınçları da, berahin-i katıadır. Zira medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değil. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi; zaten medeniyet onları tokatlıyor. Hedef ve maksatları da i’lâ-yı kelimetullah’tır.
Şeriat da; yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir, onu da ulü’l-emirlerimiz düşünsünler. Şimdiki maksadımız, o silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, herkesi bir şevk ve hahiş-i vicdanî ile tarik-i terakkide Kâbe-i kemalâta sevk etmektir. Zira, i’lâ-yı kelimetullahın bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.
Ben bu ittihadın efradındanım. Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa; sebeb-i iftirak olan fırkalardan değilim.
Elhasıl: Sultan Selim'e biat etmişim. Onun İttihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira o, Kürdleri ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Kürdler, o zamandaki Kürdlerdir... Bu meselede seleflerim Cemaleddin-i Efganî, Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Suavî, Hoca Tahsin Efendilerle, Kemal Bey ve Sultan Selim’dir.
KIT’A
İhtilâf u tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı def’a çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdar eyler beni.
Sultan Selim