ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şaşaasız, gösterişsiz ve mütevazi ve fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir. Fıtraten acul olan insanoğlu, âlemde hâkim olan kanun-u ilâhîyi düşünmeyerek, her meselenin istediği vakitte hâl olunmasını istiyor; küçük dairelerdeki vazifelerini atlayıp, büyük dairelere sapıyor.
Tohumları atılmış ve sünbül vaktine gelmiş olan Risale-i Nur’un yetiştirdiği hakiki imanlı zatlar, inşaallah yakın zamanda âlem-i İslâma birer numune-i imtisal olup nur-u hidayeti göstereceklerdir.
Ankara Üniversitesi Nur talebeleri namına
Abdullah
***
(Ankara’da Nurları neşretmek nimet-i uzmasına nail olmuş büyük
bir âlim ve ehl-i kalb bir zatın Üstada yazdığı bir mektuptur)
Sahibü’l-ihlâs ve’n-nur ve’l-kemal ve’l-irşad, mücahid-i ekber Bediüzzaman Hazretleri!
Meydan-ı ibtilâ ve imtihana lillâh ve fillâh için atıldığınız andan bu ana kadar hukukullah ve hukuk-u ibadın müdafaa ve muhafazasına leyl ü nehar, Hak ve halk huzurunda, zatınıza has kudret-i ilmiye ve kemaliye ve nuriye ve irşadiyelerinizle fevkalâde ağır şerait dairesinde lâyenkatı’ denecek derece sa’y ü gayret ve himmetle çalıştığınıza, melek, felek, Arş, Kürsî, Levh, Kalem, arz, semavat, âlem-i kevn, ins ve cin ve hariçteki ehl-i insan ve İslâm ve bu abd-i âciz “Eşhedü billâh ilâ âhiri’d-devran” şahid-i dâimî ve ebedîyiz.
Sahibü’n-nur olan Bediüzzamanımız! Zat-ı nuriyelerinizin, abd-i âciz, can ve gönülden dostunuzum. Bu dostluğum, gelip geçici, zevale mahkum dostluklardan değildir. Âlem-i manâda, bezm-i ezel-i elestüdeki fıtrat-ı zatiyelerimizden müntakil dostluk olduğu gibi, âlem-i şuhudumuzda bir yarım asra takarrüb buyuran etvar ve akval ve harekât ve sekenatınızdan ve bu müddet zarfında devr-i istibdat ve meşrutiyet ve cumhuriyette birbirinden beter ibtilâ ve imtihan ve çilelerinizden; ve tevarih-i muhtelifede azamî ağır şerait dairesinde Divan-ı Harb ve sair muhakemelerinizden; ve meydan-ı gazalarda harb