BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN AFYON HAPİSHANESİNDE
TECRİD-İ MUTLAKTA İKEN TALEBELERİNE YAZDIĞI
MEKTUPLARDAN BAZI KISIMLAR
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Sizi taziye değil, belki tebrik ediyorum. Madem kader-i ilâhi bizi bu üçüncü medrese-i Yusufiyeye bir hikmet için sevketti ve bir kısım rızkımızı bize burada yedirecek ve rızkımız bizi buraya çağırdı ve madem şimdiye kadar kat’i tecrübelerle عَسٰۤى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ sırrına inayet-i ilâhiye bizi mazhar etmiş ve madem medrese-i Yusufiyedeki yeni kardeşlerimiz herkesten ziyade Nurlardaki teselliye muhtaçtırlar ve adliyeciler memurlardan ziyade Nur kaidelerine ve sair kudsî kanunlarına ihtiyaçları var ve madem Nur’un nüshaları pek kesretle hariçteki vazifenizi görüyorlar ve fütuhatları tevakkuf etmiyor ve madem burada her bir fani saat, bâki ibadet saatleri hükmüne geçer, elbette biz bu hadiseden –mezkûr noktalar için– kemal-i sabır ve metanet içinde mesrurane şükür etmemiz lâzımdır. Denizli hapsinde teselli için yazdığım bütün o küçük mektupları size de aynen tekrar ederim. İnşaallah o hakikatlı fıkralar sizleri de müteselli ederler.
Said Nursî
***
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Benim şahsıma edilen eziyet ve ihanetlerden müteessir olmayınız. Çünkü, Risale-i Nur’da bir kusur bulamıyorlar, onun bedeline benim ehemmiyetsiz ve çok kusurlu şahsımla uğraşıyorlar. Ben bundan memnunum. Risale-i Nur’un selâmetine ve şerefine binler şahsî elemler, belâlar, tahkirler görsem; yine müftehirane şükretmek, Nur’dan aldığım dersin muktezasıdır ve onun için bana bu cihette acımayınız.