ifade etmeyen hecaî harfler murad olmayıp, belki “kelimeler” manasındaki Sözler namıyla Risale-i Nur muraddır.
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللَّهُ * رَبَّنَا لاَتُؤَاخِذْنَۤا اِنْ نَسِينَۤا اَوْ اَخْطَأْنَا
Said Nursî
***
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcudiyetimle tebrik ve sizleri Cenab-ı Erhamürrahimînin birliğine ve rahmetine emanet ediyorum. مَنْ اٰمَنَ بِالْقَدَرِ أَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ sırrıyla sizi teselliye muhtaç görmemekle beraber, derim ki: وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَأِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ayetinin mana-yı işarîsiyle verdiği teselliyi tamamıyla gördüm. Şöyle ki:
Dünyayı unutmak, Ramazanımızı asude geçirmeyi düşünürken, hatıra gelmeyen ve bütün bütün tahammülün fevkinde bu dehşetli hadise hem benim, hem Risale-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazanımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inayet olduğunu ben müşahede ettim. Bana ait cihetinin ise çok faidelerinden yalnız iki-üçünü beyan ederim.
Birincisi: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica ve bir niyaz ile müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.
İkincisi: Her birinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetli idi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederim.