müştak yolcu adam, kendi ruhuna dedi ki: Fatiha-i Şerifede, başından tâ اِيَّاكَ kelimesine kadar gâibane medh ü senâ ile bir huzur gelip اِيَّاكَ hitabına çıkılması gibi, biz dahi doğrudan doğruya gâibane aramayı bırakıp, aradağımızı aradığımızdan sormalıyız; her şeyi gösteren güneşi, güneşten sormak gerektir. Evet, her şeyi gösteren, kendini her şeyden ziyade gösterir. Öyle ise şemsin şuaatı ile onu görmek ve tanımak gibi, Hâlikımızın esma-i hüsnasıyla ve sıfat-ı kudsiyesiyle Onu kabiliyetimizin nisbetinde tanımaya çalışabiliriz.
Bu maksadın hadsiz yollarından iki yolu ve o iki yolun hadsiz mertebelerinden iki mertebeyi ve o iki mertebenin pek çok hakikatlerinden ve pek çok uzun tafsilâtından yalnız iki hakikatı icmal ve ihtisar ile bu risalede beyan edeceğiz.
Birinci Hakikat: Bilmüşahede gözümüzle görünen ve muhit ve daimî ve muntazam ve dehşetli ve semavî ve arzî olan bütün mevcudatı çeviren ve tebdil ve tecdid eden ve kâinatı kaplayan faaliyet-i müstevliye hakikati görünmesi ve o her cihetle hikmet-medar faaliyet hakikatinin içinde tezahür-ü rububiyet hakikatinin bilbedahe hissedilmesi ve o her cihetle rahmet-feşan tezahür-ü rububiyet hakikatinin içinde, tebarüz-ü ulûhiyet hakikati bizzarure bilinmiş olmasıdır.
İşte; bu hâkimane ve hakîmane faaliyet-i daimeden ve perdesinin arkasında bir Fail-i Kadîr ve Alîmin ef’ali, görünür gibi hissedilir. Ve bu mürebbiyane ve müdebbirane ef’al-i rabbaniyeden ve perdesinin arasından her şeyde cilveleri bulunan esma-i ilâhiye, hissedilir derecesinde bedahetle bilinir. Ve bu celâldarane ve cemalperverane cilvelenen esma-i hüsnadan ve perdesinin arkasında sıfat-ı seb’a-i kudsiyenin; ilmelyakîn, belki aynelyakîn, belki hakkalyakîn derecesinde vücudları ve tahakkukları anlaşılır. Ve bu yedi kudsî sıfatın dahi, bütün masnuatın şehadetiyle; hem hayatdarane, hem kadîrane, hem alîmane, hem semîâne, hem basîrane, hem mürîdane, hem mütekellimane nihayetsiz bir surette tecellileri ile bilbedahe ve bizzarure ve biilmelyakîn bir mevsuf-u Vacibü’l-Vücud’un ve bir müsemma-i Vahid-i Ehadin ve bir fail-i Ferd-i Samed’in mevcudiyeti, güneşten daha zâhir, daha parlak bir tarzda, kalbdeki iman gözüne görünür gibi kat’i bilinir. Çünkü: Güzel ve manidar bir kitap ve muntazam bir hane; bedahetle, yazmak ve