لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللهُ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الْوَاحِدُ اْلاَحَدُ الَّذِي دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ
فِى وَحْدَتِهِ إِجْمَاعُ جَمِيعِ الْوَحْيَاتِ الْحَقَّةِ الْمُتَضَمِّنَةِ لِلتَّنَزُّلاَتِ اْلاِلٰهِيَّةِ،
وَلِلْمُكَالَمَاتِ السُّبْحَانِيَّةِ، وَلِلتَّعَرُّفَاتِ الرَبَّانِيَّةِ وَلِلْمُقَابَلاَتِ الرَّحْمَانِيَّةِ، عِنْدَ
مُنَاجَاةِ عِبَادِهِ، وَلِلاِشْعَارَاتِ الصَّمَدَانِيَّةِ لِوُجُودِهِ لِمَخْلُوقَاتِهِ، وَكَذَا دَلَّ عَلٰى
وُجُوبِ وُجُودِهِ فِى وَحْدَتِهِ إِتِّفَاقُ اْلاِلْهَامَاتِ الصَّادِقَةِ الْمُتَضَمِّنَةِ لِلتَّوَدُّدَاتِاْ
لاِلٰهِيَّةِ، وَلِلاِجَابَاتِ الرَّحْمَانِيَّةِ لِدَعَوَاتِ مَخْلُوقَاتِهِ، وَلِلاِمْدَادَاتِ الرَّبَّانِيَّةِ
لاِسْتِغَاثَاتِ عِبَادِهِ وَلِلاِحْسَاسَاتِ السُّبْحَانِيَّةِ لِوُجُودِهِ لِمَصْنُوعَاتِهِ
denilmiştir.
Sonra, o dünya seyyahı kendi aklına dedi ki:
“Madem bu kâinatın mevcudatıyla Mâlikimi ve Hâlikımı arıyorum; elbette her şeyden evvel bu mevcudatın en meşhuru ve a’dâsının tasdikiyle dahi en mükemmeli ve en büyük kumandanı ve en namdar hâkimi ve sözce en yükseği ve akılca en parlağı ve on dört asrı fazileti ile ve Kur’an’ı ile ışıklandıran Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı ziyaret etmek ve aradığımı ondan sormak için asr-ı saadete gitmeliyiz” diyerek, aklıyla beraber o asra girdi, gördü ki: O asır, hakikaten, o zat (a.s.m.) ile bir saadet-i beşeriye asrı olmuş. Çünkü, en bedevî, en ümmî bir kavmi getirdiği nur vasıtasıyla kısa bir zamanda dünyaya üstad ve hâkim eylemiş.
Hem kendi aklına dedi: “Biz, en evvel bu fevkalâde zatın (a.s.m.) bir derece kıymetini ve sözlerinin hakkaniyetini ve ihbaratının doğruluğunu bilmeliyiz.