اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ahirdeki ﻫ , ت sayılır. Şedde sayılır ise, makam-ı cifrîsi 1358 olan bu senenin ve gelecek senenin aynı tarihini göstermekle o hasaretlerden, bahusus manevî hasaretlerden kurtulmanın çare-i yegânesi iman ve a’mâl-i saliha olduğu gibi mefhum-u muhalifiyle, o hasaretin de sebeb-i yegânesi küfür ve küfran, şükürsüzlük, yani imansızlık, fısk ve sefahet olduğunu gösterdi. Sûre-i Ve’l-Asri’nin azametini ve kudsiyetini ve kısalığıyla beraber gayet geniş ve uzun hakaikin hazinesi olduğunu tasdik ederek Cenâb-ı Hakka şükrettik.
Evet, âlem-i İslâmın, bu asrın en büyük hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i Umumîden kurtulmasının sebebi, Kur’an’dan gelen iman ve a’mâl-i saliha olduğu gibi; fakirlere gelen acı, açlık ve kahtın sebebi dahi, orucun tatlı açlığını çekmedikleri ve zenginlere gelen hasaret ve zayiatın sebebi de, zekât yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolu’nun bir meydan-ı harp olmamasının sebebi, اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا kelime-i kudsiyesinin hakikatini fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalblerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur olduğunu, pek çok emareler ve şakirdlerinden binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatleri isbat eder. ..........................
Said Nursî
***
RİSALE-İ NUR’UN KÜÇÜK VE MASUM ŞAKİRDLERİ
Risale-i Nur’un küçük ve masum şakirdlerinin elli altmış talebesinin ve kırk elli ümmî mübarek ihtiyarların ve kıymettar üstadlarının yazdıkları tevafuklu şirin nüshaları bize göndermişler. O parçaları yedi cilt içinde cem ettik. Hem o masum şakirdlerin bazılarını, isimleriyle kaydettik. Meselâ; Ömer, on beş yaşında, Bekir, dokuz yaşında; Hüseyin, on bir yaşında; Hafız Nebi, on dört yaşında; Ahmed Zeki, on üç yaşında; Ali, on iki yaşında; Hafız Ahmed, on iki yaşında... Bu yaşta daha çok çocuklar var, uzun olmasın diye yazılmadı. İşte bu masum çocukların, Risale-i Nur’dan aldıkları derslerinin ve yazdıklarının bir kısmını bize göndermişler. Biz de onların isimlerini bir cetvelde dercettik.