okunmayan hemzeler sayılmazlarsa, bu seneki Muharrem tarihine, yani 1362’ye tamam tevafuk eder. Eğer مُبِينٌ ’deki tenvinde vakfedilse, 1316’dır ki, hem Risale-i Nur’un mukaddematına, hem tenvinle tekemmülüne ve Birinci Şuada beyan edildiği gibi, çok ayatın ehemmiyetle gösterdikleri aynı meşhur tarihe tevafuk eder.
۞۞۞
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Ben, senin içtihadında hata var diyenlere ve isbat edenlere teşekkür edip ruh u canla minnetdarım. Fakat, şimdiye kadar o içtihadımı tamamıyla kanaatla tam tasdik edenler, binler ehl-i iman ve onlardan çokları ehl-i ilim tasdik ettikleri ve ben de dehşetli bir zamanda kudsi bir teselliye muhtaç olduğum bir hengâmda sırf ehl-i imanın imanını Risale-i Nur ile muhafaza niyet-i halisanesiyle ve Necmeddin-i Kübra, Muhyiddin-i Arabî gibi binler ehl-i işarat gibi cifrî ve riyazî hesabıyla beyan edilen bir müjde-i işariye-i Kur’aniyeyi kendine gelen bir kanaat-ı tamme ile, hem mahrem tutulmak şartıyla beyan ettiğimi ve o içtihadımı da en muannid dinsizlere de isbat etmeye hazırım, dediğim halde beni gıybet etmek, dünyada buna hangi mezheble fetva verilebilir, hangi fetvayı buluyorlar?! Ben her şeyden vazgeçerim, fakat adalet-i ilâhiyenin huzurunda bu dehşetli gıybete karşı hakkımı helâl etmem! Titresin!.. Bütün sâdatın ceddi olan Fahr-i Âlem aleyhissalâtü vesselâmın sünnet-i seniyyesini muhafaza için hayatını ve her şeyini feda eden bir mazlûmun şekvası, elbette cevabsız kalmayacak!
İllâ bir şart ile helâl edebilirim ki: Bu Ramazan-ı Şerifte bana ve halis kardeşlerime verdiği endişe ve telâşı, hakperestlik damarıyla, büyüklere layık ulüvv-u cenabla, enaniyet-i taassubkâranesini hakikate ve insafa feda edip tamire çalışmasıdır; müşfik ve münsif bir hoca tavrıyla, kusurumuz varsa bize lütufkârane ihtar ve ikazdır. Cenab-ı Hak, settarü’l-uyûbdur,