ulema-i İslâm’ın ittifakıyla, ayetlerin mana-yı sarihinden başka işarî ve remzî ve zımnî müteaddid tabakalarda manaları vardır.
Ve madem يَۤا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا gibi hitaplarda, her asır gibi, bu asırdaki ehl-i iman, asr-ı saadetteki mü’minler gibi dahildir. Ve madem İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir. Kur’an ve Hadis, ihbar-ı gaybîyle, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş. Ve madem hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazî eskiden beri sağlam bir düsturdur ve kuvvetli bir emare olabilir. Ve madem Risale-i Nur ve tercümanı ve şakirdleri iman ve Kur’an hizmetinde parlak ve tesirli vazifeleri gayet ehemmiyet kesbetmiştir. Ve madem bu büyük ayet, hesab-ı cifirle bu asra ve iki Harb-i Umumîye bakar; eski harbin patlamasına ve Risale-i Nur’un zuhuruna tevafuk ettiği gibi manen de gösterir. Elbette mezkûr hakikatlere ve kuvvetli karinelere binaen, bilâ-tereddüt hükmederiz ki, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi ve tercümanı, bu ayet-i azîmenin mana-yı işarî tabakasının külliyetinde dahil ve medar-ı nazar bir ferdidir ve bu ayet ona işaret eder ve mana-yı remz ile ondan haber verir ve ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyeyi gösterir denilebilir.
Tahlil: Bir ( ش ), iki ( ر ) yedi yüz; ( ل ) ( ن ) ( م ) ( ف ) iki yüz; ( ا ) ( ﻫ ) ( د ) ( ص ) yüz; ( م ) ( س ) yüz; İsm-i Celâl altmış yedi; iki ( ل ) altmış; فَهُوَ doksan bir; لِلْاِسْلَامِ ’de iki veya üç ( ا ), iki veya üç ( ح ) sekiz; نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ Risale-i Nur her ikisinde نُورٍ var. Risalede ( ر ), رَبِّهٖ ’deki ( ر )’ya mukabildir. Eğer نُورٍ ’deki tenvin sayılsa, اَلنُّورِ ’da dahi şeddeli ( ن ) sayılır yine ittihad ederler. نُورٍ ’dan başka مِنْ رَبِّهِ doksan yedi ederek –Risale-i Nur’da kalan ( س ) ( ل ) ( ﻫ ) iki ( ا ) dahi doksan yedi ederek– tam tevafuk eder. Türkçe telaffuzda, Risale-i Nur hemzeyle okunması zarar vermez.