Küçük Husrev Feyzi’nin Bir İstihracıdır
(Otuz üçüncü ayetten Hafız Ali’nin istihracının bir zeyli ve lâhikasıdır)
Sure-i Zümer’de اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ ayet-i azîmenin mana-yı sarihinden başka, bir mana-yı işarî tabakasının külliyetinde dahil bir ferdi Risale-i Nur ve tercümanı olduğuna kuvvetli bir delil buldum.
Çünkü, اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ cümlesi, hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazîyle 1329 veya 8 eder. Demek مَنْ külliyetinde ve فَهُوَ işaretinde dahil ve medar-ı nazar bir ferd, inşirah-ı sadr (Haşiye) nuruyla başka bir hâlete girip eski sıkıntıdan kurtulup nuranî bir mesleğe giren bir şahsı, eski ve yeni Harb-i Umumînin gelmeye hazırlanmaları olan o dehşetli tarihe ve o ferdin vaziyetine remzen bakar.
فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ deki نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ kelimesi, Risale-i Nur ismine ve manasına hem cifri, hem sureti, hem manası tevafuk ettiği gibi, فَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُو cümlesinin de makam-ı cifrîsi gösterdiği tarihte Risale-i Nur’un tercümanı olan Üstadımın -tahkikatımla- aynen vaziyetine tevafuk ediyor. Çünkü, o zamanda Harb-i Umumînin mebdelerinde, Üstadım, eski âdetini ve sair ulûm-u felsefeyi ve ulûm-u âliyeyi bırakıp tam bir inşirah-ı sadırla Risale-i Nur’un fatihası ve birinci mertebesi olan İşaratü’l-İ’caz tefsirine başlayıp, bütün himmetini, efkârını Kur’an’a sarf etmeye başladığına tevafuku kavi bir emaredir ki, bu asırda o küllî mana-yı işarîde medar-ı nazar bir ferd, Risale-i Nur’un tercümanı ve şakirdlerinin şahs-ı manevisini temsil eden mümessilidir.
Evet, madem Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan her asırda her ferde hitap eder bir ilm-i muhit ve bir irade-i şamile ile her şeye bakabilir; ve madem