ve ikinci cümle, 1506 makamıyla, galibane mücahedenin tarihine; ve üçüncü cümle, 1545 makamıyla, pek az bir farkla hem Fatiha’nın, hem Ve’l-Asri Sûresinin iki cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip, tevafuk eder. Demek, bu hadis-i şerifin üç cümlesinden her birisi, 1500 tarihine ve mücahedenin ne kadar devam edeceğine dair işaretlerine, aynen bu اَلَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ –şedde sayılmazsa– 1561 makamıyla, hem ( وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ) 1560 makamıyla iştirak edip, o taife-i azimenin mücahedatları ne kadar devam edeceğini mana-yı işarî ve cifriyle gösterirler. Ve Fatiha ve hadisin irae ettikleri tarihe, makam-ı ebcedleriyle tekarrüb edip, farklı bir derece tevafuk ederler ve manalarıyla da, tam tetabuk ederek, parlak bir lem’a-i i’caziye-i gaybiyeyi gösteriyorlar.
۞۞۞
BİRDENBİRE KALBE GELEN BİR NÜKTE-İ İ’CAZİYEDİR
Kur’an’a ait en cüz’î, en küçük bir nüktenin de kıymeti büyük olduğundan, İşarat-ı Kur’aniyenin bu zamanımıza temas eden küçük bir şuaı, bugün, Sûre-i Ve’l-Asrî nükte-i i’caziyesi münasebetiyle, Sûre-i Fîl’den, mana-yı işarî tabakasından, tevafuk düsturuna istinaden bir nüktesini beyan etmem ihtar edildi. Şöyle ki:
Sûre-i اَلَمْ تَرَ كَيْفَ meşhur ve tarihî bir hadise-i cüz’iyeyi beyanla küllî ve her asırda efradı bulunan o gibi ve ona benzeyen hadiseleri ihtar ve tabakat-ı işariyeden her tabakaya göre bir manayı ifade etmek, umum asırlarda, umum nev-i beşerle konuşan Kur’an-ı Mucizü’l-Beyanın belâğatının muktezası olmasından, bu kudsî sûre, bu asrımıza da bakıyor, ders veriyor. Fenaları tokatlıyor. Mana-yı işarî tabakasında bu asrın en büyük hadisesini haber vermekle beraber, dünyayı her cihetle dine tercih etmek