Van’da tesisine başlanan Medresetü’z-Zehra’nın tehiri, “Doktor hastaya elzemdir” fehvasıyla, on dokuz bin altun tahsisat ve arkasında Sultan Reşad, daha beride iki yüz mebusdan yüz altmış küsurun inzimam-ı re’yi yüzelli bin banknot kabul ettikleri halde, maddeten mevki-i fiile isal edilememiş. Herhalde Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Mutlak, daha ahsen suretini dilemiş ki, o Sultan-ı Ezelînin lütfuyla, maddiyata minnet etmeden, هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّىِ elhamdülillah, Isparta’da Risale-i Nur’un telifine menba olması ve manevî Medresetü’z-Zehra hükmüne geçmesi, payansız kusurlarımızın belki de setrine inşaallah vesile olmasını Cenab-ı Erhamürrahimînden dileyerek, işbu destgâh-ı maneviyi tahkimen Osman-ı Halidî’nin kıymetdar ve manidar, sadık ve meşhur ihbaratının hedef ve masruf-u lehi günden daha aşikâr bir halde zuhur etmiştir.
Şu mütevali vekayi-i müsbete biz âciz hizmetçilere vazife-i aslimizde ayrıca nazar-ı dikkati celbettiğine muttali olduktan sonra, bin hamd ü sena ile huzur-u Üstada birer birer vücud-u manevimizle arz-ı endam eder ve mübarek ellerini öperiz. Aynı gayeye yardıma koşan ve aynı destgâhın alâkadarları olan Küçük Husrev Feyzi, Nazif, Emin, Tahsin, Tevfik, Hilmi gibi kardeşlerimize arzederiz.
Risale-i Nur şakirdlerinden
Hasan, Osman, Tahirî, Abdullah, Hulûsi-i sani Sabri
۞۞۞
Aziz kardeşlerim,
Bugünlerde, Tefsir’in ve Onuncu Sözün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: “Bu ziyade tafsilât israfdır; ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın.” Birden ihtar edildi ki: “O tevafuk altında çok ehemmiyetli meseleler vardır. Hem madem tevafukta bir inayet-i hassa ve bir iltifat-ı rahmanî Risaletü’n-Nur’a karşı tezahür etmiş; o iltifata karşı hüsn-ü şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç ne kadar ifratkârane de olsa, israf olamaz.” Bu ihtar mücmelini iki cihetle izah edeceğim.
Birincisi: Her şeyde, –ne kadar cüz’i olsa da– bir kasd ve iradenin cilvesi bulunmasıdır. (Tesadüf hakiki olarak bulunmamasıdır.) Evet, kesretin