zemine ve bu memleket ahalisine kâinatça hürmetini ve kıymetini gösterip bir keramet gösterdi.
Duanıza muhtaç kardeşiniz
Said Nursî
۞۞۞
Aziz sıddık kardeşlerim,
Bizim kat’iyen şek ve şüphemiz kalmadı ki: Bu hizmetimizin neticesi olan Risale-i Nur’un serbestiyetini değil yalnız biz ve bu Anadolu ve âlem-i İslâm alkışlıyor, takdir ediyor; belki kâinat dahi memnun olup cevv-i sema ve feza-yı âlem alkışlıyor ki, üç-dört ayda bir yağmura şiddet-i ihtiyaç varken gelmedi, yalnız Ankara’nın teslim kararına tevafuk eden Leyle-i Regaibdeki emsalsiz ve gürültülü rahmetin gelmesi ve Denizli’de mahkemenin bilfiil teslimine karar vermesi, yine Leyle-i Mirac da aynen Risale-i Nur’un bir rahmet olduğuna işareten Leyle-i Regaibe tevafuk ederek kesretle melek-i ra’dı alkışlamasıyla ve rahmetin Emirdağı’nda gelmesi o teslim kararına tevafuk etmesi ve bir hafta sonra, demek Denizli’de vekillerimizin eliyle alınması hengâmlarında, yine aynen Leyle-i Miraca ve Leyle-i Regaibe tevafuk ederek aynen onlar gibi Şaban-ı Şerifin bir cuma gecesinde kesretli rahmet ve yağmurun bu memlekette gelmesi onlara tevafuklarıyla kat’î kanaat verir ki; Risale-i Nur’un müsaderesine ve hapsine dört zelzelelerin tevafuku küre-i arzca bir itiraz olduğu gibi, bu Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç cuma gecesinde ki, biri Leyle-i Regaib ve biri Leyle-i Mirac, biri de Şaban-ı Muazzamın birinci cuma gecesinde rahmetin kesretle gelmesi ve Risale-i Nur’un da serbestiyetinin üç devresine tam tamına tevafuk etmesi, küre-i havaiyenin bir tebriki, bir müjdesidir ve Risale-i Nur dahi manevî bir rahmet, bir yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.
Ve en lâtif bir emare de şudur ki: Dün, birden bire bir serçe kuşu pencereye geldi, pencereye vurdu. Biz uçurmak için işaret ettik, gitmedi. Mecbur olduk, dedim: “Pencereyi aç, o ne diyecek?” Girdi, durdu.. tâ bu sabaha kadar; sonra o odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah çıktım, kapıyı açtım; yarım dakikada döndüm, baktım, “kuddüs kuddüs” zikrini yapan bir kuş odamda gördüm, gülerek dedim: “Bu misafir ne için geldi?” Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum. Bir saat bana baktı;