diye ilân ettiği vakitten iki gün sonra, bir iş yapıp Risale-i Nur şakirdleri yerinde o, iki sene hapse girdi.
Hem bedbaht muannid bir adam, şiddetle Risale-i Nur aleyhinde, hem şakirdlerinin bir rüknü aleyhinde bulunduğu hengâmda, bir iki gün sonra meyhaneye gidip iç içe çatlamış, orada ölmüş.
Bu nevide çok hadiseler var. Demek Risale-i Nur, dostlara tiryak olduğu gibi, düşmanlara da saika oluyor.
Hem Gavs-ı Âzam’ın, Üstadımız hakkında, فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ fıkrasıyla inayet ve teshile daima mazhar olduğuna ve tevafuk Risale-i Nur’un bir madeni bulunduğuna pek çok emarelerden bu bir-iki gün zarfında küçük ve lâtif, fakat kat’î kanaat veren cüz’î hadiselerin tevafukatında gözümüzle gördüğümüz inayat-ı rabbaniyenin numunelerinden beş-altısını beyan ediyoruz ki; onlar, bu iki gün zarfında beraber vukua gelmiş.
Birincisi: Dün Üstadımıza Risale-i Nur’a ait üç hizmet lazım geldi... Kimse de yok, bizler de uzakta. Merdivenden inip, bir çocuğu bulup bizlere göndermek niyetiyle kapıyı açtı. Risale-i Nur’un, o üç hizmetini görecek üç şakirdi, fevkalâde bir tarzda dakikasıyla kapıya gelmişler.
İkincisi:.................................
Üçüncüsü: Üstadımız, aynı bu gün Emin kardeşimize dedi:
“Üç-dört aydır her hafta karyesinden buraya gelen hane sahibesi gelmedi. Dört ay oldu kirasını almadı. Herhalde haber gönderiniz gelsin, kirasını alsın” dediği aynı vakitte, dört aydan beri gelmeyen o hane sahibesi kapıyı vurdu, geldi, beş aylık kirasını aldı.
Üstadımız, bu hadise-i inayetten memnuniyeti için, ona uzak bir nahiyeden gelen yuvarlak, hiç görmediğimiz ve burada bulunmayan bir küçük ekmeği o hane sahibesine verdi. Aynı vakitte, yirmi dakika zarfında, burada bulunmayan o aynı ekmekten beş misli, iki sene Risale-i Nur’un bir kitabını alıp mütalaasının manevî ücretinin binde bir ücreti olarak geldi. Ve bir parça aşure çorbasını dahi yine o ev sahibesine verdi. Aynen o aşurenin on misli kadar üç lâtif ekmek, yine iki sene iki kitabın okumasına binde bir ücret olarak geldi gözümüzle gördük.