Kitaplar
Sikke-i Tasdîk-i Gaybî

   Hafız Ali’nin bu defaki mektubunda çok mübarek duaları beni ve bizi en derin ruhumuzdan mesrur edip şükre sevk etti. Ve her musibetzedeye ve hüzün ve kederlere düşenlere mana-yı işarîsiyle mededres ve halaskâr ve şifa ve medar-ı sürur olan   اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ   ve   اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا   her musibetzedeye baktığı gibi, bu geçen hastalık cihetiyle bize de baktığını yazıyor. Evet, Hafız Ali o noktayı tam görmüş. Ben de tasdiken derim ki: Eğer o hastalık yirmi derece tezauf etseydi, bizlere kazandırdığı neticeye nisbeten yine ucuz düşerdi ve rahmet olurdu. Fakat Hafız Ali’nin kendi üstadı hakkında, benim haddimden pek çok ziyade isnad ettiği meziyet ve masumiyeti, onun masum lisanıyla hakkımda medih olarak değil, belki bir nevi dua olarak tasavvur ediyoruz.

   Hem Hafız Ali’nin, Sava gibi yerler, karyeler ve Isparta birer Medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve Risale-i Nur’un sadık şakirdleri harikulâde olarak günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmeleri, bizleri, belki Anadolu’yu, belki âlem-i İslâmı mesrur ve müferrah eden bir hakikatli haber telâkki ediyoruz.

   Âhir fıkrasında, Muhbir-i Sadık’ın haber verdiği Manevî fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak zaman ve zemin hemen hemen gelmesi” diye fıkrasına, bütün ruh u canımızla rahmet-i ilâhiyeden niyaz ediyoruz, temenni ediyoruz. Fakat biz Risale-i Nur şakirdleri ise, vazifemiz hizmettir; vazife-i ilâhiyeye karışmamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamak olmakla beraber, kemiyete değil, keyfiyete bakmak, hem çoktan beri sukut-u ahlâka ve hayat-ı dünyeviyeyi her cihette hayat-ı uhreviyeye tercih ettirmeye sevk eden dehşetli esbab altında Risale-i Nur’un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkların ve dalâletlerin savletlerini kırması ve yüz binler biçarelerin imanlarını kurtarması ve her biri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakiki mü’min talebeleri yetiştirmesi, Muhbir-i Sadık’ın ihbarını aynen tasdik etmiş ve vukuatla isbat etmiş ve ediyor ve inşaallah daha edecek. Ve öyle kökleşmiş ki, inşaallah hiçbir kuvvet Anadolu’nun sinesinden onu çıkaramaz. Tâ ahirzamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.

Hata Bildirim Formu
Sayfalar
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315
Fihrist
Lügat