şüphe bırakmadı ki, Hazret-i Şeyh, şimdiki Kur’an-ı Hakimin şakirdlerine biiznillah üstadlık ediyor; bihavlillah şefkati altında himaye ediyor.
Cem’-i kutbiyet ve ferdiyet ve gavsiyet
İle üç sütun üzerine durur
Râyet-i ulviyet-i Şeyh-i hakkanîdir hitab-ı Abdülkadir
İlham-ı Hudâ, kitab-ı Abdülkadir
Bâzü’l-eşheb ferd-i ferid-i devran
Gavs-ı Âzam Cenab-ı Abdülkadir.
Said Nursî
۞۞۞
(Risale-i Nur şakirdlerinin bir fıkrasıdır)
وَكُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ ِللّٰهِ مُخْلِصًا * تَعِيشُ سَعِيدًا صَادِقًا بِمَحَبَّتىِ
İlm-i cifirle manası: “Ey Said! Sen, zamanın Abdülkadir’i ol, ihlâs-ı tammı kazan, fakrinle beraber maişetini düşünme, nâsdan minnet alma, ismin Said olduğu gibi maişette de mesud olacaksın. Muhabbetimde sadık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, Hulûsi gibi muhlis talebeler ve yardımcılar ve Süleyman, Bekir gibi sadık hizmetkârlar ve Sabri gibi tam takdir edici ve ciddi müştak talebeler size verilmiş.” Evet, lillâhilhamd, Gavs’ın sarahat derecesinde ihbar ettiği hâl vuku bulmuştur. Gavs-ı Âzam, Said namıyla tesmiye ettiği müridinin tarihçe-i hayatında en mühim noktaları beyan etmekle beraber, ilm-i cifir esrarıyla sekiz-dokuz cihette, Said’in başına parmağını basıyor. Beyitlerin mana-yı zâhirisi ile maani-i cifriyesi birbirine çok yakın olmakla dokuz vecihdeki işaretler birbirini teyid ettiğinden sarahat derecesine çıkmış.
اَنَا لِمُرِيِدىِ حَافِظًا مَا يَخَافُهُ * وَاَحْرُسُهُ فِى كُلِّ شَرٍّ وَفِتْنَةٍ
İlm-i cifirle manası: “On dördüncü asırda, el-Kürdî lakabıyla yâdedilen Molla Said, benim müridimdir. O fitne ve belâ asrının her şer ve fitnesinden, Allah’ın izniyle ve havl-i kuvvetiyle onun muhafızıyım.” Evet Hürriyetten yirmi-otuz sene sonraya kadar, yirmi fitne-i azime içinde fevkalâde