ve vücuda gelmeden evvel ondan haber verilsin. Rüya-yı sadıka ve keşf ise cüz’î ve hususîdir. Vücuda geldikten sonra yakından bakmaktır. Elbette böyle keşf cihetinde ruhanî temessül itibariyle yakından bakıldığı vakit zerreler dahi görünebilir. Âdi adamlar da onların ruhanî misalleri ile görüşebilirler. Ve gayet ehemmiyetsiz şeyler de medar-ı nazar olabilir. Fakat, bir ayinede misalî güneşle münasebettar olmak ve sohbet etmek nerede, hakiki semadaki güneşle münasebettar olmak nerede. Ayinedeki güneşi herkes eline alabilir, iltifatına mazhar olabilir. Konuşabilse belki konuşturabilir. Fakat semadaki güneşin iltifatını celbeden ve kendisi ile konuşturan kimse kamere çıkmalı, makamı kamerde olmalı veya kamer gibi bir vazife görmeli, yoksa o Sultan-ı Semavinin haşmetli nazarı altında hiç görünmeyecek derecede gizlenecektir.
Risale-i Nur şakirdleri namına
Kürt Bekir, Âsım, Keçeci Mustafa, Mustafa, Ali, Süleyman,
Rüşdü, Abdullah, Hüsrev, Refet, Süleyman, Sabri,
Hulusi, Babacan Mehmed Al, Mesud, Hüseyin, Galib,
Hafız Ali, Küçük Lütfi, Zekâi, Abdulbaki, Şamlı Hafız
Tevfik, Yakub Cemal, vesaire (rahmetullahi aleyhim)...
۞۞۞