burada فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ fıkrasında dahi Risale-i Nur şakirdlerine teselli ve teminat vermekle hususî bir surette baktığını kuvvetli teyid ediyor. Bu emareleri teyid eden şu noktadır ki, kaside-i Celcelutiye umumiyeti itibariyle Süryanî, İbranî esma-i ilâhiyeyi ve suver-i Kur’aniyeyi şefaatçı yapıp hususî münacaat olduğu halde başta
بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللَّهِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ * اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ
fıkrasıyla gösteriyor ki, bazı esrar-ı gaybiyenin keşfinden bahsedecek yalnız bir-iki yerde hususî münacat ve duadan istikbale bakar tarzı var ki, birisi, اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا ’den başlıyor, üç satırda üç defa kuvvetli işaretle mana ve cifirle Risale-i Nur’u gösteriyor. İkinci yer ise, فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ ile başlayan üç satırında üç kuvvetli işaretle Risale-i Nur şakirdlerine bakıyor. Yüz ihtimal içinde yetmiş defa bir sahifenin açılması tesadüf olmadığı gibi bu tarzdaki imalar, emareler, işaretler elbette tesadüfi olamaz. Belki bir keramet-i gaybiyedir, Kur’an-ı Hakîm’in hizmetkârlarına bir ikramıdır.
Said Nursî
۞۞۞
Hafız Tevfik’in Fıkrasına Tetimmedir
(Refet, Husrev, Rüşdü’ye hediyedir.)
فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ (ilh.) Bu beş altı satırda yedi fıkrasıyla, yedi cihetle de Risale-i Nur müellifine işaret ettiği gibi, diğer üç fıkra da gerçi öteki fıkralar gibi kavi bir işaret değil; fakat bir hafi imadan hâli değildir. Madem bütün fıkralar işaret ediyorlar, bu üç fıkra dahi onlar gibi işaret etmek gerektir. Ezcümle: وَاَقْبِلْ وَلاَ تَهْرَبْ fıkrası, belki altı satırdaki on üç fıkrada istikbalde gelen ve müthiş korkulara düşen birisine hitap ediyor ki: “Karşılaş... Kaçma!” deyip teşci ediyorlar. Sair fıkraların delâletiyle