ve izahlı cevabım sizin evvelce zabtınıza geçen Son Müdafaa namındaki otuz beş sahifelik müdafaatımı itirazname olarak takdim ile beraber derim ki:
Yüz bin defa hâşâ!... İman ilmini rıza-yı ilâhîden başka bir şeye âlet etmemişim ve edemiyorum ve kimsenin de hakkı yoktur ki edebilsin. Ve Risale-i Nur namı altındaki yüz yirmi beş risale, yirmi sene zarfında telif edilmiş ve şimdi nazar-ı tenkidinize ilişen on-on beş nokta, sekiz-dokuz sene evvel yazılmıştı. Daha o noktaları tenkid edecek kanunlar çıkmamıştı. Ve hem, o noktaları afvedecek af kanunları, onlar yazıldıktan sonra çıkmış.
Mahrem dediğimiz risaleler ise, üç tanesi bize gurur ve riyaya medar olmamak için mahrem demişim. Şimdi ise, o sırr-ı mahremin bir köşesini fâş etmeye mecbur olarak derim ki: O mahremlerden birisi, Keramet-i Gavsiye; ikinci, Keramet-i Aleviye; üçüncü, sırr-ı ihlâsa ait risalelerdir ki; o iki keramet, benim haddimden yüz derece fazla ve hizmet-i Kur’aniyemi takdir suretinde Hazret-i Ali ile Hazret-i Gavs'ın işaretleridir. Ve riyadan, gururdan, enaniyetten kurtaracak sırr-ı ihlâsa dair risaleye, en has kardeşlerime mahsus olarak, mahrem denmiştir. Asayiş-i dahiliye ile bunların ne münasebeti var ki onlar medar-ı itham oluyorlar! İkinci kısım mahremler ise; Dârü’l-Hikmet'te ve dokuz sene evvel Avrupa itirazatına ve Doktor Abdullah Cevdet'in dinsizce hücumlarına karşı yazdığım bir-iki risale ve bazı memurların bana insafsızcasına ve gaddarane tecavüzlerine karşı şekva suretinde yazdığım iki küçük risaledir ki; son müdafaatımda bahsetmişim. Bu dört risalenin telifinden bir zaman sonra, bazı serbestî kanunlarına ve hükûmetin işine hiçbir cihette temas etmemek için, onların neşrini men’edip, kısmen mahrem, demişim; en has bir-iki kardeşime mahsus kalmıştır. Delilim de şudur ki: Bu kadar taharriyatınızda, o mahrem denilen risalelerin hiçbir yerde bulunmamasıdır. Yalnız umumunun fihristesi elinize geçmiş, o fihristeye göre bu noktalardan istizaha lüzum görülmüş; ben de cevab vermişdim, o cevab da zaptınıza geçmiştir.
İddianamede, müteaddid mıntıkalarda Risale-i Nur’un neşir ve tamimine adamlar vasıtasıyla çalıştığım beyan ediliyor. Cevaben derim ki: