Bu memlekette hükmeden, onun kuvvetinden istifade etmek gerektir. Risale-i Nur, söndürülmek için üflendikçe parlayan bir nurdur. Onun talebeleri başkalarına benzemezler. Risale-i Nur’u mağlub edebilmek için, kâinatı elinde tutan bir kuvvet lâzımdır. Çünkü, Risale-i Nur dünyevî işlere, şahsî ve süflî menfaatlere âlet olamaz. Güneş gibi hakikat-i imaniye ve Kur’aniye, yerdeki muvakkat ışıkların cazibesine tabi ve âlet olmadığı gibi, o hakikati tanıyan, Risale-i Nur’u değil dünya cereyanlarına belki kâinata da âlet edemez. Evet, Risale-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı imanî olan hakikatleriyle gayet kat’î ve en mütemerrid zındık feylesofları imana getiren kuvvetli bürhanlarla Kur’an’a hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur’u hiçbir şeye âlet edemeyiz ve bilfiil öyleyiz.”
Muhterem heyet-i hâkime,
Bin seneden beri Kur’an’ın bayraktarı ve âlem-i İslâmın kahraman bir mücahidi olan ve Kur’an’ı cihat-ı sittesinde ilân eden necib ve mübarek kahraman ecdadımızın evlâtlarını nur-u imandan ayırmak ve İslâmiyet defterine geçen mefahir-i âliyesine zıt olarak, maddî ve manevî helâketlere maruz bırakmak olan dehşetli suikasdlara ve o kahraman ecdadın torunları olan bugünkü gençliği ve gelecek nesilleri, o şeref-i âliden mahrum etmek olan dehşetli dinsizlik telkinlerine karşı Kur’an-ı Kerim’in on dördüncü asr-ı Muhammedî’deki (a.s.m.) aziz evlâdı ve bu asrın bir hidayet medarı ve o müdhiş zamanın, müdhiş zulümatına karşı Nur-u Kur’an’la mukabele eden büyük fedakârı ve Risale-i Nur’un yüz binler nüshalarını, milyonlar talebelerin kalemleriyle her tarafta neşredip, dinsizliğe ve küfr-ü mutlaka ve komünizme karşı bir sedd-i Kur’anî tesis eden muhteşem kahramanı Bediüzzaman Said Nursî ve “Yüz bin başlar feda oldukları bu hakikate başımız dahi feda olsun.” diyerek nur-u İslâmı söndürmek ve nur-u imanı yok etmek için yapılan dehşetli zındıka hücumlarına karşı mukabele eden; istibdatlara, icbarlara karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza ve şeref-i imanı âleme ilân eden; Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’dan kalb-i münevverlerine gelen ve