esas ve 1952/27 kararıyla ki; geçen celsede Sebilürreşad gazetesinin takdim ettiğim nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlinize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiğim Asâ-yı Musa dahil umum Risale-i Nur külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 1954/17 esas, 1954/421 karar ve 9/4/954 tarihli beraet kararının mevcudiyetleri, mahkemelerin temininde olarak hiçbir elin Risale-i Nur’a ilişmemesini tazammun ettiği hâlde, mestur düşmanların hainane faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Musa kasd edilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz.
Risale-i Nur, iman-ı billah ile tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letaifi azami derecede doyurmasıyla imanı taklitten kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Musa’da ise, bu ulvî ve kudsî iman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiş ihtişam ile isbat edildiğinden, yüz otuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin âdeta hülâsası hükmündedir.
Bütün semavî kitabların ve bütün peygamberlerin en büyük davası, Hâlik-ı kâinatın uluhiyet ve vahdaniyetini ilândır. Kur’an, baştan başa tevhidi gösterir; işte Asâ-yı Musa da Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenab-ı Hakkın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük bir mütefekkir ile bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-i imaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi, en âmi bir adamın da en yüksek hakikatleri, en büyük bir suhuletle anlamasını temin eden, tevhidi gösteren, âyat-ı Kur’aniyenin en kudsi bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Musa aleyhisselâm, elindeki asâsıyla kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Musa da vahdaniyet-i ilâhiyeyi isbat etmesiyle dünya ve ahiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalbleri, mum gibi eritiyor; şevki ile gönülleri teshir ediyor.
Hem madem mahkemelerin beraeti mevcut ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu hâlde, ulûm-u evvelin ve âhirîni câmi olan Risale-i Nur’a da ilişilmemek lâzımdır.
Risale-i Nur yurdun asayişine, sükûn ve selametine hizmet ettiğine delil; milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak’anın görülmemiş olmasıyla