Müdafaatıma Gelen Küçük Bir Tenkide Cevaptır
Sual: Sen müdafaatında –âdete muhalif olarak– hakikati ve doğruluğu tamamen takib ettiğin halde, neden sorgu hâkimlerinin altmış üç sahifelik ittihamnamesine karşı arkadaşlarını hem kısaca müdafaa ettin, hem Risale-i Nur ile münasebetleri pek kuvvetli bulunan bir kısım kardeşlerinin alâkalarını pek zayıf göstermişsin?
Elcevap: “Her söylediğin doğru olmak gerektir, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir.” kaidesiyle, o musibette arkadaşlarımın kısmen inkârlarının ve mahkemenin elindeki vesikaların tazyiki altında ancak o kadar doğruluğu muhafaza edebildim. Kardeşlerimi tekzib etmemek ve vesikaların tekzibine uğratmamak için sükût ettim. Sükût ise hilâf sayılmaz.
Hem, bütün müdafaatımda ara-sıra görünen mülâyimane ve musalâhakârane (Haşiye) tabirler ise; tevriye nev’inden olarak mahza masum kardeşlerimi kurtarmak içindir. Yoksa, masumiyetim ve mazlumiyetim beni çok şiddetli konuşturacaktı. Amma, kısaca müdafaatıma karşı mahkeme ve sorgu hâkimlerinin iddianame namındaki uzun ittihamnameleri ise; onlar üç-dört ayda ancak yazdıkları ittihamnamelerine karşı, bütün müdafaatım dört-beş günün mahsulü olduğu ve altmış üç sahifelik sorgu hâkimlerinin ittihamname ve iddianamelerine karşı kırk üç sahifelik itiraznamem dört-beş saatin mahsulüdür. Elbette bu nisbetsiz mukabelede, bu müdafaat harika sayılabilir, kusurlarına bakılmaz.
***